Her şeyin bedeli var

VAKİT adlı gazetenin "Ankara Temsilcisi" sıfatını taşıyan "kolpacı meczup", hükümeti ve Tayyip Abi’sini temize çıkarmak için öyle acayip komedi dans figürleri attırıyor ki...

Haberin Devamı

Bu kadar olur...

Galiba "bir iktidar yalakasının Tayyip Abi’den fırça yeme ihtimali karşısında duyduğu tedirginlik" dedikleri şey, böyle bir şeydir...

Peki ne yapıyor "kolpacı meczup"?

Ne yapacak?

Önce "Vallaha billaha bu işin Tayyip Abimizle hiçbir ilgisi yoktur...

Önder Sav’ı Tayyip Abi dinletmedi...

Kaset ondan gelmedi...

Hükümetimiz bu konuda sütten çıkmış ak kaşıktır"
diye yemin billah ediyor...

Sonra?

Sonra "Önder Sav’ın konuşmalarını temiz süt emmiş, dini bütün bir CHP’li dinledi ve bize getirdi" diyor...

Böylece hem mazlumun, hem zalimin CHP’li olduğu bilgisini vererek bir taşla üç beş kuş vuruyor...

Bunlarla da yetinmiyor...

En sonunda bize yeni bir masal anlatmaya kalkışıyor...

Bu kez senaryosu "Anlat... Anlat... Heyecanlı oluyor" türünden bir senaryo...

Şöyle diyor "meczup":

"Önder Sav’ı cep telefonundan aradık... Bizimle konuşmak istemiyordu... Bu yüzden yanlışlıkla ’no’ tuşuna değil de ’yes’ tuşuna bastı... Biz de odada yaptığı konuşmayı dinledik."

Ne diyelim?

Yuh artık!

Zekaya hakaret olur da bu kadar olur...

* * *

Ama Tayyip Erdoğan’a müstahaktır bu...

O değil miydi, "cezai ehliyeti olmayan" adamların yuvalandığı "Vakit" adlı ajan provokatör gazeteye "normal bir yayın organı" muamelesi çeken?

O değil miydi, paçalarından ilkesizlik, üslupsuzluk ve bayağılık akan bu meczuplar güruhunu, "Bunlar da bizim yaramaz çocuklarımız" muamelesiyle selamlayıp taltif eden?

O değil miydi, bu yayın organının en küfürbaz sorumlusunu uçağında ağırlayıp, lisanı hal ile sırt sıvazlayan?

O değil miydi, cepheleştirerek, nefret ettirerek, küfür ederek İslam davası savunuculuğu yapılamayacağına dair tek bir kelime bile etmeyen...

Eh, meczuba haddini bildirmez, bir de iş tutmaya kalkarsan, günün sonunda başına işte böyle bela olur...

DENGİR BEY'E DAİR

Haberin Devamı

ASLINDA severim ben Dengir Bey’i...

Kafa dengidir... Kabil-i hitaptır... Rint meşreptir...

Gadre uğramışlara özgü bir ses tonu ve üslupla konuşarak karşısındakinde şefkat hissi uyandırır...

"Ne de olsa AKP’liyiz" falan demeyip, alemlere akma alışkanlığından zerre kadar ödün vermez... Delikanlıdır yani...

Öyle bir "doğu soylusu" havası vardır ki, en frapan takım elbiseler içinde bile rüküş imajı vermez...

İyi adamdır, has adamdır... Vicdanlıdır...

Ama işte gelin görün ki...

Onun da gündelik politikanın hay huyu içinde vicdanını kaybettiği anlar olabiliyor... Bir hukukçu olmasına rağmen...

Ahlaksız, kirli ve pis yollarla elde edilen bilgileri, rakibini vurmak için gönül rahatlığıyla kullanabiliyor...

"Kanun dışı dinlemeler sonucu elde edilen bilgilerin delil olamayacağı" bilgisine vakıf olmasına karşın...

Bu türden bilgileri rakibe vurmak için delil olarak kullanabiliyor...

Ne diyelim? Allah selamet versin!

FERDA HANIM VAY

OLAY BİR
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt’ün eşi Ferda Paksüt, bir resepsiyon sırasında yabancı konuklarla ilgilenen Başbakan Erdoğan’a çevirmenlik yapmaya kalkıyor...

Durumun vahametini fark eden yargıç Osman Paksüt, eşini uyararak olay mahallinden uzaklaştırmaya çalışıyor...

Buna mukabil Ferda Hanım, "Eşim tercüme etmeme izin vermiyor" diyerek, durumun inceliğini fark etmediğini göstermiş oluyor...

OLAY İKİ
Ferda Paksüt, bir restoranda oturan üç gazetecinin yanına yaklaşıyor...

"Artık bezdik...

Nereye gitsek arkamızda bir araba...

Resmen dinleniyoruz" diyor...

Ve o meşhur "Dinleme skandalı" iddiası böylece gün yüzüne çıkıyor...

Yani iddiayı ilk kez dile getiren isim Osman Paksüt değil, eşi Ferda Paksüt oluyor...

OLAY ÜÇ
Flash TV’de Erhan Göksel, Ferda Paksüt ile Melih Gökçek arasındaki bağlantıya dikkat çekerek, yenilir yutulur cinsten olmayan iddialar ortaya atıyor...

Bunun üzerine Ferda Paksüt, Flash TV’ye canlı bağlanarak hakkındaki iddialar nedeniyle Erhan Göksel’e dava açacağını söylüyor...

Ancak...

Ferda Hanım, bununla yetinmeyip, Anayasa Mahkemesi’nin karar verme yöntemlerini de bir uzman edasıyla anlatıyor da anlatıyor...

* * *

Ben hayatımda bu kadar "medyatik" bir yargıç eşi ne duydum, ne gördüm...

Eşinin yaptığı görevle bu kadar bütünleşmiş bir yargıç eşine de rastlamadım...

Eşinin basın danışmanı ve bir numaralı savunma hattı gibi çalışan bir yargıç eşini de tanımadım...

En son "Tempo" dergisine verdiği röportajın ardından...

"Burada ekmek var" diyor ve Ferda Hanım’ın yeni medyatik eylemlerini dört gözle bekliyorum...

Yazarın Tüm Yazıları