KENDİ tarihini bilmek güzel bir şey. Onun gurur veren sayfalarını yeni kuşaklara aktarmak da öyle...
Ama "bilmek" ve "aktarmak" adına çirkinleşmek, kabalaşmak, hatta ilkelleşmek tek şart mı?
Bunun bir medeni yolu yok mu?
Doğru olan, yeni kuşaklara düşmanlık aşılamak mı yoksa uygarlık ve barış gibi değerleri aşılamak mı?
Erzurum’un Aşkale İlçesi’nin "işgalden kurtarılışının 90’ıncı yıldönümü" nedeniyle bu ilçede dün yapılan törenin fotoğraflarını bugünkü Hürriyet’te gördünüzse neden söz ettiğimizi de biliyorsunuz demektir.
Verilen haberdeki bilgiye göre, töreni izlemeye gelen çocukların gözleri önünde, bir cami temsili olarak yakılmış. O dönem Ermeni çetelerinin İslam’ave onun en önemli kurumu olan camiye saygısızlığı -hatta düşmanlığı- anlatılmak istenmiş.
Daha doğrusu, 7-14 yaşlar arasındaki ilköğretim öğrencilerinin zihnine, "Ermeni düşmanınızdır. Unutmayın!" mesajı yerleştirilmiş.
Ermeni dostunuzdur diyen yok. Sadece, masum çocukların zihinlerine uluslar arasında sanki "ebedi dostluk" veya "ebedi düşmanlık" varmış gibi bir kanının yerleştirilmesine karşı çıkıyoruz.
Sonra ilçenin berberine "imam" kıyafeti giydirip ortalıkta kurulan bir darağacında onu sözde idam etmişler.
Fotoğraflara bir daha bakın... O yavruların, temsilen olsa bile asılmış bir insan tablosundan ne kadar ürktüklerini siz de göreceksiniz. Öylesine kaba ve ilkel bir tablo ki, onu düşünüp de sergileyenlere kaç kere "Yuh!" deseniz az gelir.
O çocukları böyle bir ilkel törene getiren eğitimciler hiç mi pedagojiden, psikolojiden haberdar değildir. Kaç yavrunun ruh dünyasını mahvettiklerini bunlar hiç düşünmez, bilmez mi?
Çocukların gözü önünde kurban kesen, adeta "cinayet nasıl işlenir?" diye ders veren kasap sıfatlı yaratıklardan ne farkı var o öğretmenlerin?
Yetmemiş, çocuklara, bir Türk ailenin Ermeni çeteler tarafından nasıl topluca katledildiği gösterilmiş. Töreni düzenleyenler "bir Emeni çetecinin kundaktaki oyuncak bebeği süngülemesini" de gösterince yağan kar altında titreşerek bu sahneyi izleyen yavrular korkudan çığlık atmışlar.
Böyle bir kafadan, böyle bir eğitimciden, böyle bir yöneticiden... Bu rezaletin sorumlusu her kim ise o mahlukla aynı toplumun bireyi olmaktan utanmaz mısınız?
Trabzon’da Rahip Santoro’yu, İstanbul’a gelip Hrant Dink’i, Malatya’da Zirve Yayınevi’ni basıp Necati Aydın, Uğur Yüksel ile Alman vatandaşı Tilmann Ekkehart Geske’yi öldürenleri nasıl yetiştirdiğimizi görüyor musunuz?
Geçen yıl Hrant Dink’in cenazesinde konuşan eşi Rakel Dink’in, "Bir bebekten bir katil yaratmayı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim" derken neyi kastettiğini anlıyor musunuz?
Hep söyleriz... En zoru "medeni" olmaktır. Ona cebinizdeki para artarsa değil, kafanızdaki değerler evrenselleşirse ulaşırsınız.
Bu törende somutlaşan zihniyetle ondan her gün biraz daha uzaklaştığımızın farkında mıyız?