Türban’ı çözmek daha zorlaştı

Pandoranın kutusu açıldı.

Uzun yıllardır kutuda tutulan cinler�bu fırsattan istifade etrafa yayıldılar ve bir daha onları tutup kutuya sokmak imkansız.

Şu manzaraya bakın, ne dediğimi anlarsınız.

“Türbanın üniversitelerde serbest bırakılması sorunu nasıl yüzümüze gözümüze bulaştırılır?” diye sorarsanız, hemen bugünkü durumu gösterebilirim.

Artık işin içinden çıkılmaz bir noktaya gelindi.

AK Parti (AKP) iktidarı,�bu sorunu öylesine kötü yönetti, öylesine plansız programsız davrandı ki, inanılır gibi değil. Atılan her adım, iktidarın bir sonraki adımını hesaplayamadığını gösterdi. O kadar ki, stratejik müttefiki MHP’yi bile çıldırttı.

Ne doğru dürüst bir hazırlık yapılmış.

Ne içerik üzerinde yeterince çalışılmış.

Ne muhalefetin itirazlarına hazırlanılmış.

Tek kelimeyle kaos yaşanıyor.

Durum öylesine karıştı ki, bundan sonra Anayasa Mahkemesi CHP’nin başvurusunu ister kabul edip, anayasa değişikliğini reddetsin veya aksine karar versin, hiçbir şey fark etmeyecek.

Kargaşa devam edecek.

Anayasa değişikliğinden sonra türbana yeşil ışık yakan az sayıdaki üniversite yeniden yasak koysa bile, türbanlı öğrencilerin bu yasağa eskisi gibi uyacaklarını mı sanıyorsunuz?

Aksine, kendilerini haklı gördükleri için, AKP’yi de arkalarına alarak ayaklanacaklar.

Üniversitelerin�türbana açılması da, kargaşayı arttıracaktır.

Zira, türbanlılar-türbansızlar tam anlamıyla cepheleştiler ve üniversitelere gerilimi taşıdılar.

AKP’nin içinde Başbakan’ın yaklaşımına ve uyguladığı taktiklerin çok hatalı olduğuna inanan bir kesim var. Ancak korkularından seslerini çıkaramıyorlar. Etkisiz durumdalar.

Hele böylesine önemli bir dönemde, YÖK’ün etkinliğini kaybetmesi, en fazla gerekli olduğu bir aşamada, cepheleşme içine düşmesi de büyük talihsizlik.

YÖK Başkanı öylesine gereksiz ve zamansız adımlar attı ki, YÖK’ün bölünmüşlüğünün boyutlarını genişletti.

Bundan sonra hiç mi çıkış yolu yok?

Var, ancak o da son derece güç.

Bundan böyle bu sorunu ancak siyasiler çözebilirler.

CHP ile AKP anlaşır ve bir formül bulabilirlerse kargaşadan kurtulabiliriz. Bu olasılığın gerçekleşmesinin ne kadar zor olduğunu, herhalde söylemeye gerek yok.

Başta da dedim ya, cin şişeden çıktı. Artık tekrar yerine sokulması çok güç.

Zira, türban sorunu belki geçmiş yıllarda kişisel özgürlük çerçevesinde görülüyordu. Ancak bugün gelinen noktada, türban artık dini sembole dönüştü. Türbanı savunanların büyük çoğunluğu dinci kesime kaydı.

Özetle, tam bir güç mücadelesi izliyoruz. Bunun kolay kolay bitmesini de bekleyemeyiz.

 *                               �*                               �*

ZAMANLAMASI ÇOK DOĞRU BİR HAREKAT

PKK, bu satırların yazarı için bir terör örgütüdür. Masum insanları öldürür.�Kendini Kürt halkının haklarını savunmak, gibi bir misyon sahibi gibi gösterir. Oysa, uzun süredir böyle bir misyonu da kalmamıştır. Cinayet işleyerek birilerinin hakkı aranmaz.

İşte bu açıdan bakıyorum ve bu nedenle de TSK’nın Kuzey Irak’taki PKK kamplarına karşı giriştiği askeri harekatı doğru buluyorum ve destekliyorum.

Kuzey Irak Kürtleri bu harekattan rahatsızlar. Haklılar, ancak bizler de haklıyız. PKK ile başa çıkamadıkları sürece, bu tip operasyonların yaşanması kaçınılmazdır.

Askeri harekat yanı sıra, içerde�Kürt kökenli vatandaşlarımızın hayatını rahatlatmak, dışarıda da Kuzey Irak’taki�Kürt komşularımızın kalplerini kazanmak için, siyasi-sosyal-ekonomik ve kültürel önlemlerin alınması da, bu köşe’de sık sık tekrarlanan bir yaklaşımdır.

Bütün bunları tekrarlamamın nedeni, bazı Kürt çevrelerden gelen eleştiriler karşısında, yıllardır sürdürdüğüm tutumumu bir defa daha hatırlatmaktır. Varsa, yanlış anlamaların da önüne geçmektir.

İşte bu çerçevede,�halen yürütülen harekatın zamanlamasının da çok doğru olduğu ortaya çıkıyor. Meğer sınır boyunca, PKK epey insan ve malzeme yığmış. Bu harekatın ortaya çıkardığı gerçekler son derece korku verici...

PKK bu harekatla, Kuzey Irak’tan sökülüp atılamayacak, ancak hiç değilse önümüzdeki ilkbahar ve yaz aylarındaki cinayetlerinin önemli bir bölümü önlenmiş olacak.