SENİN ülkeni işgal ediyor. Seninle dört yıl savaşıyor. Seni coğrafyadan silmek istiyor. Üçü de, yıllarca senin can düşmanın. İngiltere, Yunanistan ve Fransa.
Birinci Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı’nın üstünden on yıl geçiyor. 1932’de Türkiye’nin o zamanki adıyla Milletler Cemiyeti’ne (Birleşmiş Milletler) üye olmasını en çok savunan üç ülke, eski can düşmanlarımız İngiltere, Yunanistan ve Fransa. Bu bir politik dehanın ürünü. Atatürk’ün. Sadece bu mu?
Taha Akyol’un son kitabı "Ama Hangi Atatürk". İmparatorluğun dağılma sürecinden başlayarak, müthiş iç ve dış mücadele ve savaşlarla dolu Atatürk’ü anlatıyor değil, ince ince analiz ediyor. Sadece asker ve siyasi kimliğiyle değil. Çok hassas insani yönüyle. Örneğin:
Kurtuluş Savaşı’nda bir ara mağlubuz. Yunanlılar Polatlı’ya kadar yaklaşıyor. Ankara elden gitme tehlikesiyle karşı karşıya. Mustafa Kemal Ankara’ya özel kalem müdürüne talimat gönderiyor: "Fikriye Hanım’ın iki gün zarfında emniyetli biçimde Keskin’e hareket etmelerini sağlayınız, mühim eşyalarını Kayseri’ye gönderiniz". (T.Akyol, a.g.k., s.323).
26 Ağustos Savaşı’nı kaybedersek, Ankara’nın Kayseri’ye çekilmesi söz konusu. Ülkenin ölüm-kalım meselesi. Mustafa Kemal bir yandan da sevdiği kadını düşünüyor.
TAHA AKYOL VE BEN
70’li yılların sağ-sol çatışmasında Taha ve ben çok ayrı kutuptayız. O hızlı bir MHP’li, ben hızlı bir sosyalist. İdeolojik olarak, hayat tarzı olarak ben bugün de, sosyalist inancımı koruyorum. Taha bugün AKP’ye yakın.
Karşıt kutuplardan gelmemize, bugün de farklı siyasal çizgilerimize rağmen, Taha ile 90’ların başında başlayan arkadaşlığımız, bu süre içinde en küçük bir yara almıyor. İkimiz de, birbirimize karşı inancımızda geri adım atmıyoruz, ama birbirimizi tek bir gün bile kırmıyoruz. Bana göre, iki özelliği var.
1-Taha insan olarak güvenilir bir kişi. Beni, "acaba" diye kuşkuya düşüren tek bir hareketi yok. Bu özel yönü.
2-Araştırmacı, akademisyen kimlik taşıyor. Son kitabı "Ama Hangi Atatürk" bu kimliğinin bir örneği.
PRAGMATİK LİDER
Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili okuduğum çok sayıda biyografi, araştırma, anı, roman ve tarih kitabı var.
Taha’nın kitabı bunlar içinde çok önemli bir yer alıyor. Her dönem, Atatürk’ün pragmatik yönünü, orijinal kaynaklara inerek gösteriyor.
TBMM ilk kez açılıyor. 23 Nisan 1920. İslam’ın ülkede ciddi rol oynadığı bir dönem. TBMM’nin açılışı dua, namaz, niyaz eşliğinde mübarek Cuma gününe denk getiriliyor. (a.g.k.,s.138). Meclisin ilk bildirisi, İslam Alemine Bildiri. İmza TBMM emriyle Reis Mustafa Kemal. Bildiride yedi defa Kuran’dan alınan ayetlere yer veriliyor, halka "Ey ehl-i İslam" diye hitap ediliyor. (a.g.k.,s 174). O dönemde çünkü İslam birleştirici öğe. Mustafa Kemal bundan yararlanıyor.
Ama, 26 Nisan 1920’de ilk resmi mektubu Lenin’e gönderiyor. Sosyalizme büyük övgülerle dolu mektup, çünkü Mustafa Kemal doğu sınırını güvenceye almak istiyor, ayrıca Sovyetler’den silah ve para yardımı. (a.g.k, s.175, s.). Gerektiğinde, "şahsen ben ve yoldaşlarımdan çoğu komünizmin taraftarıyız, ama hal ve şartlar bizim bu konuda susmamızı gerektiriyor" (a.g.k., s.294) diyen Mustafa Kemal, 1921 başlarında Türkiye’deki komünistleri tutuklatıyor. (a.g.k.,s.287). Kutsal pratik!
İÇERİK ANALİZİ
Taha’nın kitabındaki son bölüm çok çarpıcı. Atatürk’ün dönemler itibariyle söylev ve demeçlerinin içerik analizi. Hangi dönemde, hangi kavramları, kaç kez kullanmış, Taha onu sergiliyor.
Ortaya çıkan sonuç, "Hangi Atatürk" sorusunun karşılığı. Bir bütün olarak, "laikleşmenin ve Batılılaşmanın tablosu" (a.g.k.,s. 499 ve 548). Atatürk’ten aktarma yapıyor "Bir Avrupa Türkiyesi, daha doğrusu Batı’ya yönelmiş bir Türkiye". (a.g.k.,s.495).
Bugün Türkiye’yi yönetenlerin, ayrıca Türkiye üzerine düşünen geniş kesimin pek çok ders çıkartabileceği bir kitap.
Okumayı bitirdiğimde, kitap bitti, diye üzüldüğüm kitaplardan biri. Taha, kitabının her satırında Atatürk’e hayran. Eline sağlık Taha.