Fethiye’ye bağlı Üzümlü ile İncirköy yakınındaki orman arazisine kondurulan taşocağı köylünün huzurunu bozuyor.
Ormanın tadını kaçırıyor. Geçen yıl köylüler işin peşini bırakmıyor. O bölgede yaşayan İngilizler ise işi İngiltere Büyükelçiliği’ne mektup yazmaya kadar götürüyor...
Dinamitle uyanıyor köy halkı. Adeta deprem gibi... Yer yerinden oynuyor. Taşocağı kurmak için atılan dinamit sadece uykuya değil, Üzümlü Köyü’ne, İncirköy’e, ormana, İngilizlere ve Türkiye’ye.
Bir araba dolusu köylü Muğla valisinin kapısına dayanıyor. Geçen perşembe günü vuku buluyor bu olay.
Fethiye’ye bağlı Üzümlü ile İncirköy yakınındaki orman arazisine kondurulan taşocağı köylünün huzurunu bozuyor. Ormanın tadını kaçırıyor.
İngilizlerin dudağı uçukluyor. Hele de, ufukta görünen çimento fabrikası, sadece köy halkının değil, bunun çok ötesinde, Türkiye’nin başını fena halde ağrıtmaya aday.
Olayın başlangıcı ise geçen yıl. Günün birinde Üzümlü’ye birileri geliyor. Orman arazisinden önce beş dönüm kapatıyor. Kıyıda köşede bir taşocağı açmak için. "Size iş, size aş" diyerek. Üstelik ocaktan çıkacak taşlar, Ölü Deniz yolunu açacak, çok turist gelecek, köylü çok para kazanacak. Yok ya, ciddi mi?
Köylünün aklı yatmıyor. Kısa sürede haklı çıkıyor. Beş dönümle başlayan orman işgali kısa sürede 260 dönümü aşıyor. Sıra, doğa harikaları arasında yer alan bölgeye çimento fabrikası dikmeye geliyor.
YÜKSEK MEVKİLERİN İZNİYLE
O yörede İngilizler de var. Hayatlarının geri kalan bölümünü, huzur içinde orada yaşamaya adamış İngilizler. Köylülerle İngilizler el ele veriyor. Ve başlıyor 32 kısım tekmili birden, muhteşem bir Türkiye filmi.
Taşocağı açan, çimento fabrikası dikmeye çalışanları köylüler ve İngilizler ortaklaşa, Muğla’dan başlıyor, kademe kademe Çevre Bakanlığı’na kadar şikayet ediyor.
İngilizler bir mektup yazıyor bakanlığa. Çimentonun çevreye verdiği zararları tek tek anlatıyorlar. Kirlilikle birlikte, ormanın adım adım nasıl öldüğünü anlatan satırlar...
Bakanlık bunu bilmez mi? Tamam, verilen izin derhal iptal ediliyor. Yaşasın! Köylülere, İngilizlere ve ormana kaybettikleri huzur geri geliyor.
Yooo, o kadar kolay değil. Film burada başlıyor. Sonraki gelişmeleri İngilizlerin geçen ay Ankara’daki İngiltere Büyükelçiliği’ne yazdığı mektuptan okumak gerek:
"Tam bu işi başardık, derken, aaa taşocağı işliyor. Üstelik çimento fabrikası kurmak için adamlar her türlü hazırlığı tamamlıyor. Buradaki yetkililer, böyle şey olmaz diyor ama öğrendik ki, fabrikayı kuracak olanların Ankara’da yüksek mevkilerde bulunan bazı kişilerle iyi ilişkileri var. İptal edilen izni, yeniden oradan koparmışlar."
BRÜKSEL’DE SORARIZ
Tam çevre cinayeti. Üç gün önce, perşembe günü Muğla Valiliği’nin kapısına dayanan köylülere, Valilik "Haklısınız" diyor. Diyor ama, şimdilik değişen bir şey yok.
Köylüler işin peşini bırakmıyor, İngilizler ise, işi başka bir çerçeveye oturtuyor. Büyükelçiliğe gönderdikleri mektubun son satırları son perdeden önceki sahneyi anlatıyor:
"Sadece çevreyle sınırlı gibi görünüyor, ama olayın farklı bir boyutu var. Olay, aynı zamanda Türkiye’deki yolsuzlukların bir örneği. Türkiye’nin önünde yolsuzluklarla ve rüşvetle mücadelede daha uzun bir yol var."
Son perde İngiltere Büyükelçiliği’nin, Üzümlü’de oturan İngilizlere yazdığı 10 Aralık 2007 tarihli yanıtı:
"Çevre konusu nasıl olsa, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği görüşmelerinde ele alınacak. Bize aktardığınız örnek bu açıdan çok yararlı oldu. Brüksel’de bunun hesabını sorarız".