BEŞİKTAŞ’ın yaşayacağı sıkıntıları oyun başlamadan önce biliyordum. Bir fırtına esecekti Beşiktaş kalesinde. Bunu da hissediyordum. Kafamda canlandırdığım sanal oyunda, Beşiktaş’ın yakalayacağı fırsat sayısında bile cimri davrandım.
Bir veya iki pozisyondan fazlası mantığımı zorluyordu. Böylesine korkular ve kuşkularla doluydum.
Maç başladıktan sonra Beşiktaş’ın benden veya başkalarından daha güçlü bir moralle oyuna asıldığını gördüm. Ancak, Porto’yu yenmek için daha farklı değerleri yakalaması gerekiyordu Beşiktaş’ın...
Net pozisyonu yoktu. Ya da varlığını hissettirecek bir oyun zenginliği... Sanki, her şeyi etine-buduna, gücüne-kuvvetine göre ayarlamıştı.
Rakibi kendi yarı alanında karşılayacak ve çabuk hücuma çıkarak Porto’yu şok bir golle avlayacaktı. Şimdi soruyorum... Beşiktaş kaderini değiştirecek... Veya skoru zorlayacak... Ve birlikte oynayarak bir mucizeyi gerçekleştirecek bir takım kişiliğini yakalayabildi mi?
Bunları da geçiyorum. Beşiktaş’ı ateşleyecek, oyuna ağırlığını koyacak... Bir kahramana rastladınız mı Beşiktaş’ta?
Belki Delgado diyordum... Arjantinli ekseni etrafında dönerek oynadı. Ne topa, ne de oyuna hükmetti. Portekiz’den ithal malı Tello’nun ayağından tek pas ve şut çıkmadı.
Cisse, her geçen dakika oyundan düştü, kaybolup gitti... Bobo, hücumdaki yalnızlığından hiç yakınmasın. Herkes kendi canını kurtarmak gibi bireysel bir çaba içindeydi.
Sözün kısası, Beşiktaş bir takım kimliğinden yoksundu. Toplama bir sayfiye takımını andırıyordu.!
* * *
İPLER ilk golden sonra koptu. Elbette umutlar da tükendi. Ne garip değil mi? Gol dakikasına kadar Beşiktaş’ın en iyisi Rüştü Rençber’in yediği goldeki yanlışına bir anlam veremiyorum.
Pozisyon sürerken, topu ve rakibi bırakıp, hakemle uğraşmasını herkes gibi yadırgadım. Oysa, ilk yarının son dakikalarında ardı ardına kurtardığı iki gollük pozisyonu hatırladıkça, böylesine saçma bir davranışı kabullenemiyorum.
Porto’nun gücünü biliyorum. Son oynadığı 18 Şampiyonlar Ligi maçında ve kendi sahasında sadece bir kez yenilmiş.
Portekiz liginde ise, 12 maçta yenilgi yüzü görmemiş. Ve en yakın rakibine 7 puan fark atarak şampiyonluğa koşuyor.
Beşiktaş, böyle bir rakipe tosladı. Yine de Porto’da oynadığı oyunu içime sindiremiyorum. Rakip kaleciyi ürkütecek tek şut atamayan... Akıllarda kalacak tek heyecan ve pozisyon yaratamayan... Bir sayfiye takımını andıran Beşiktaş’ın Porto’daki kimliğini içime sindiremiyorum.