Sabancı, yatırıma getirdi dünya şarap devi Rothschild yüksek vergiden korktu

OLAY biraz eski ama yeni öğrendim...

Üzerinden 2.5 yıl geçmiş olsa da konunun önemi nedeniyle yazmam gerek diye düşündüm...

Dayısı Orhan Türker’le birlikte Tekirdağ Şarköy’de şarap üretimi yapan Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, bundan 2.5 yıl kadar önce önemli bir konuğu, Chateau Lafite-Rothschild ve Chateau Mouton-Rothschild’in sahibi ailenin işlerini yöneten Benjamin de Rothschild’i ağırladı.

Sabancı, Benjamin de Rothschild’i helikopterle Şarköy’e götürdü. Dayısı Orhan Türker’le birlikte kurdukları üzüm bağlarını gezdirdi, Gülor şaraplarından tattırdı.

Güler Sabancı, üzüm bağı ve şarap işine hobi olarak girmiş, işin içine daldıkça, "Türkiye’de şarapçılığın gelişmesi için neler yapabilirim" sorumluluğu ve arayışına kendini kaptırmıştı.

Benjamin de Rothschild’i Şarköy’e götürmesinin altında da bu arayış yatıyordu. Sabancı, Rothschild’i yokladı: "Şarköy’de ya da Türkiye’nin şaraplık üzümleriyle ünlü başka noktasında üretim yapmayı düşünür müsünüz? Ortak da yapabiliriz."

Rothschild Ailesi’nin şirketi Fransa’nın yanısıra Portekiz, ABD (Kaliforniya), Şili’de de üretim yapıyordu. Sabancı’nın amacı böylesine dünyaca ünlü bir şarap markasını Türkiye’ye de çekmek, dünyanın dikkatini çekmeyi denemekti.

Sabancı, Rothschild’le Şarköy’de tur atarken Türk şarap pazarının durumunu, sektör üzerindeki ağır vergi yükünü de anlattı. Bir şişe şarabın vergisinin asıl fiyatın üç katına kadar çıktığını da vurguladı.

Rothschild kabaca hesap yaptı: "Ürettiğimiz şarapların vergisiz fiyatı 50 Euro’dan az olmamalı. 50 Euro’luk şarabı anlattığınız vergilerle 150-200 Euro’dan aşağı raflara götüremeyiz. Bu vergilerle Türkiye’de şarap üretmemiz çok zor."

Güler Sabancı, konuğu Rothschild’den aldığı yanıta üzüldü. Aradan biraz zaman geçti, Rothschild Ailesi, Güney Afrika’da da şarap üretmeye başladı, Sabancı hayıflandı. Ama Güler Sabancı’yı asıl üzen gelişme, Rothschild Ailesi’nin şarap üretimi için Bulgaristan’ı mercek altına alması oldu.

Bu durum, "Rothschild’i bir gün Türkiye’de şarap üretmeye ikna ederim" planını kafasından tümüyle silip atmayan Güler Sabancı’yı daha da üzdü: "Eğer Rothschild Ailesi Bulgaristan’da şarap üretmeye başlarsa, o zaman Türkiye’yi asla gündemine almaz."

Sevilen’inden Kavaklıdere’sine, Yazgan’ından Doluca’sına, Yunatçılar’dan Corvus’a kadar Türkiye’de şarap üretimi yapan her şirket, ağır vergi yükünün ilk gününden itibaren uyardı: "Bu vergilerle şarap üretemeyiz. Bu gidişle Türkiye’de üzüm bağları sökülecek..."

Ancak, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu yakınmaları ciddiye almadı. Seçimden önce, "Başbakan talimat verdi, şarap üzerindeki vergiler düşecek" sözü gündeme geldi ama unutulup gitti...

Şarabın üzerindeki ağır vergiler dünya devi Rothschild’i bile ürkütüyorsa, bir kere daha düşünmek gerekmez mi?

1853’ten beri şarap üretiyor yatırım bankacılığı yapıyor

CHATEAU Brane Mouton’u 1853 yılında alarak şarap üretimine başlayan Rothschild Ailesi, şirketin adını aynı yıl Chateau Mouton Rothschild olarak değiştirdi.

Şirket 1973’te Chateau Lafite ile birleşti. Ailenin portföyünde Şili’deki Almaviva’dan Kaliforniya’daki Opus One’a kadar birçok şarap çeşidi bulunuyor.

Ailenin en zengini olan ve 1997’de ölen Baron Edmond de Rothschild’in işleri şimdi oğlu Benjamin Rothschild tarafından yönetiliyor.

Rothschild Ailesi ayrıca kendi adlarını taşıyan Avrupa’nın önde gelen yatırım bankasının da sahibi. Rothschild’in yatırım bankacılığındaki Türkiye Temsilciliği’ni AR-GE Danışmanlık’ın sahibi Yılmaz Argüden yürütüyor. Yatırım bankasının başında Baron Eric de Rothschild var.

Banka, Türkiye’de gerek özelleştirmelerde, gerekse şirket satın almaları veya birleşmelerinde önde gelen aracılık rolleri üstleniyor.

Türkiye’de ne işimiz var deri almaya mı gideceğiz

DERİMOD’un patronu Ümit Zaim, bir süre önce Frankfurt’ta bir kafeye "yorgunluk kahvesi" içmek için oturdu. Kahvesini yudumlarken, yanıbaşındaki masada oturan ve evlilik planı yaptıkları konuşmalarından belli olan çifte kulak misafiri oldu.

Erkek: Balayına İspanya, İskoçya veya Fas’a gidebiliriz ne dersin?

Kadın:
Türkiye’yi neden düşünmüyoruz? Bence Türkiye’ye de gidebiliriz...

Erkek: Türkiye’ye neden gidelim ki? Deri giysi almayı mı düşünüyorsun?

İşte bu cümle, Ümit Zaim’in çok hoşuna gitti. Almanya’da iki genç aralarında konuşurken, Türkiye lafı geçince, akıllarına "Türk derisi" gelmişti...

Zaim, geçen pazarki, "Mehmet Öz, Larry King Şov’da neden ’Türk fındığı’ demedi" başlıklı yazımı okuyunca, arayıp bunu anlattı ve sordu: "Yazının sonunu, Türk fındığı, Türk inciri, Türk kayısısı diye bağlamışsın. Neden Türk derisi de demedin?"

Türk fındığı, Türk inciri, Türk kayısısı arasına deriyi sıkıştıramazdım... Onu de tek başına yazayım: Türk derisi...
Yazarın Tüm Yazıları