İşte AB ile mali ’kazık’ bilanço

AVRUPA Ekonomik Topluluğu’ndan Avrupa Birliği’ne uzanan 44 yıllık ’uzun yolculuğun’ bilançosu resmi rakamlarla "-" bakiye veriyor. Türkiye, AB’ye girmek üzere ’aday üyelik’ için ’kepçe’ ile para öderken, çeşitli fonlardan aldığımız mali kaynak tutarı ’çay kaşığı’ düzeyinde kalmış.

Bu nereden çıktı demeyin.

Bulgaristan’ın Varna kentinde Türk öğrencilerin okuduğu ’Balkan Üniversitesi’nin ’AB ve Türkiye İlişkileri’ konusundaki araştırmasında "Ne verdik, ne aldık?" sorusunun yanıtı aranmış

Ne yazık ki ortaya kocaman bir ’garabet’ çıkmış.

Türkiye, 1963’teki Ankara Anlaşması’ndan bugün geldiğimiz ’7. Çerçeve’ programının açıklandığı 2006 yılı sonuna kadar geçen 43 yıl içinde Avrupa’ya taahhüdü olan 15.4 milyar Euro katılım payı ödemiş... AB ortak fon havuzunda toplanan bu paraların geri ödemesiz olduğunu hatırlatalım.

Bu kaynaklar da, AB üyesi veya aday ülkelerden gelen projelere göre harcanıyor.

AB’nin temel ilkesi diyor ki: "AB’ye aday isen (veya aday adayı isen) entegrasyon sürecinde sürdürülebilir büyüme, doğal kaynakların korunması ve yönetimi; vatandaşlık, özgürlük, güvenlik, adalet; global ortak olarak AB konularında sana destek veririm."

Bu ’hibe’ anlamındaki mali yardımların ayrıntısı 1246 başlıkta toplanıyor.

2500 PROJEDEN % 95’İ RET

Peki Türkiye bu süreçte ne yapmış?

43 yıl içerisinde Brüksel’e 2500’e yakın proje sunulmuş, ancak bunun % 95’i geri çevrilmiş... Daha doğrusu projeler, sunuş formatından veya Avrupa normlarına uymamasından ve mantığının anlaşılamaması nedeniyle ’usulden’ reddedilmiş... Geriye kalan yaklaşık % 5 projenin karşılığında ise 2.2 milyar Euro hibe almışız...

Yani ödediğimiz 15.4 milyar Euro ’aidat’ımızla karşılaştırırsak, AB’yi 13 milyar Euro ’fonlamışız’...

AB ekonomisi’ne Gümrük Birliği’nden yapmış olduğumuz ’nemalandırma’ ise bunun dışında...

Bu ’katkı’ da yaklaşık 50 milyar Euro olarak hesaplanıyor.

Merkezi Brüksel’de bulunan CPS Danışmanlık’ın son raporunun ortaya koyduğu görüşe göre; AB’nin Türkiye’ye ’kararsız’ bakmasının en önemli nedenlerinden biri, AB’ye girdiğinde nüfusunun çokluğu ve Milli Gelir’inin düşük olmasından dolayı alacağı ’mali yardımlar’ oluşturuyor.

Görünürde bu böyle ama esas ’tehlike’, nüfus yoğunluğumuzdan ötürü AB Parlamentosu’ndaki temsilde üye sayımızın Almanya’dan sonra ikinci sıraya yükselmesi...

Bugüne kadar AB’nin Türkiye’ye karşı ’adaletli’ davranmadığının göstergesi bunlar değil mi?

PROJE HAZIRLAMA BECERİSİ

Esas olarak fonlara dönersek... Örneğin, Yunanistan 26 yılda katkı payı olarak 105 milyar Euro ödemiş, üç kat fazlasını hibe olarak almış. Aynı şekilde İspanya da 21 yılda 110.2 milyar Euro ödemiş, bunun dört katını, Polonya da ödediğinin iki mislini... (Turizm gelirleri de bu hesaplara katılıyor.) Bu ülkeler ’zengin’ kaynaklarla altyapılarını tamamlayarak ekonomilerini AB düzeyine getirdiler.

Varna’daki ’Balkan Üniversitesi’nin ’Avrupaloji bölümü uzmanları ile hazırladıkları bu raporu Türk kamuoyuna sunduklarını bildiren, üniversitenin kurucu başkanı, eski milletvekili Yalçın Koçak bir uyarıda bulunuyor:

"Bu doğrultuda yerel yönetimlerin plan ve projelerini sadece devlet kaynaklarıyla hayata geçirebilmeleri elbette ki mümkün değildir. Fon kaynaklarını çeşitlendirmeleri, farklı faaliyetler için farklı kaynaklar araştırmaları, yeni işbirlikler oluşturmaları gereklidir. Gelişmişlikte en büyük farklılık budur. Ne yazık ki, Türkiye bu fonlardan istifa edebilecek ehliyet sahibi, bilgili uzman yetiştiremediğinden bunları kullanamamaktadır. Bu programlarda aslan payı ilk dönemlerdedir.

Şimdiye kadar 13 milyar Euro’yu AB’ye bağışlarken, bunun geri dönüşümünü kullanmakta beceriksizlik gösteriyoruz.

Koçak, geçmiş hatalardan ders alınması gerektiğini belirterek, "Türkiye artık daha bilinçli, gerçekçi ve biçimine uygun projeler üretmeli ve AB Komisyonu’na sunmalıdır. Biz Balkanlar’da kurulu ilk Avrupa Üniversitesi (www.balkanuniversity.com) olarak bütün bu noksanlarımızı görüp, Türkiye’deki Sivil Toplum Kuruluşları’na, vakıf, dernek ve sendikalara, belediye ve il özel idaresi gibi kamu kuruluşlarına bu fonları nasıl kullanabileceklerine dair proje hazırlama ve iletişim konularında eğitim seferberliği başlattık. Bunun için Avrupa’da görev almış, akredite olmuş uzmanlarımızla, Bulgaristan ve Türkiye’deki bu tür kuruluşlara danışmanlık hizmeti vermeye başladık."

İnönü ışıklar içinde yatsın

SOSYAL demokrat ve Atatürkçü kesim büyük kan kaybediyor. Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı gibi değerlerimiz adi suikastlar sonucu, Attila İlhan, Bülent Ecevit, İsmail Cem ve Erdal İnönü gibi değerlerimiz de ecelleri sonucu aramızdan ayrıldılar. Umarım, en kısa zamanda kaliteli ve üretken sosyal demokrat ve de Atatürkçü değerlerimiz siyasete girer, bu açığımızı kapatırız.

Dünyanın en güzel ülkesine, hem bilimsel alanda hem de siyasi alanda hizmet eden Sayın Erdal İnönü ışıklar içinde yatsın.

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

Küba’daki Atatürk büstü kırılmış

KÜBA’nın başkenti Havana’da, küçük bir Atatürk büstünü geçen haziran ayında görmüştüm. Niye daha büyük yapılmamış diye düşündüm. Ankara’ya döndüğümde Küba’ya gidecek bir arkadaşıma o büstü görmesini önerdim. Geldiğinde, o büstün yerinde yeller estiğini söyledi. Devletimiz bundan haberdar mıdır, yerine yenisi konacak mıdır?

Cahit DOĞAN-ÇANKAYA

GÜNÜN SÖZÜ

"Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır."

(Eflatun)
Yazarın Tüm Yazıları