Barzani galiba akıllanıyor

3dk okuma

HASAN Cemal’in Barzani ile Kuzey Irak’taki Selahattin’de yaptığı röportaj Milliyet’te dün yayımlandı.

O röportajın ortaya koyduğu Barzani portresi ile daha önce değişik demeçleriyle gazetelere yansıyan Barzani portresi arasında ciddi bir farklılık olduğu görülüyor.

Yukarıdan bakan, tehditkár üslup gitmiş, yerine daha aklı başında şeyler söyleyen bir politikacı gelmiş.

Belli ki Barzani de kuzey komşusunda yaşayan politikacılar gibi. Karşısında iki tane mikrofon görünce dayanamayıp, esip savuruyor, ama sonra yaptığının ne olduğunu idrak edince de geri adım atmaya çabalıyor.

Bu röportajda Barzani’nin ilginç bir sözü var: "Benimle konuşmuyorsun Türkiye olarak, muhatap almıyorsun. Sonra da benden bir şey istiyorsun PKK’ya karşı."

Bu sözlerinin tamamen haksız olduğunu söyleyebilmek mümkün değil.

Türkiye, 1 Mart tezkeresinin reddinden ve ABD işgalinden sonra Kuzey Irak’ta değişen durumu tam olarak anlayamadı ve değerlendiremedi.

Barzani de, PKK’yı orada koruyup kollamanın kendi başına ileride ne tür işler açabileceğini tam olarak kavrayamadı ve bölgedeki geçici olmaya mahkûm işgal gücüne güvenerek büyük politikacı olmaya soyundu.

Şimdi iki taraf da birbiriyle ilişkisini üçüncü ülkelerin hareketlerine ve onların icazetlerine bakarak tayin etmenin sıkıntısını yaşıyor.

Türkiye ve Kuzey Irak Kürtleri şunu anladıkları gün her şeyin daha kolay çözümlenebileceğini de göreceğiz:

Bu coğrafyada, yan yana yaşamaya mecburuz.

"Kötü komşu var" diye kimsenin oturduğu yerden taşınıp gideceği de yok.

Birbirimize düşmanmış gibi bakmak yerine, sorunlarımızın ortak olduğunu anlamalıyız. Unutmamalıyız ki sınırın bir tarafında huzur kaçtıysa, bu huzursuzluk sınırın öteki tarafını da etkiler.

Mahalle kahvesi politikası

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’a yaptığı çağrıyı okuyunca "Demek ki muhalefet etmek böyle bir şey" diye düşündüm.

Bahçeli, aylar önceden programlanmış Erdoğan-Bush görüşmesi için şöyle diyor: "Sen gitme, Bush ayağına gelsin."

Erdoğan’ın, Bush ile görüşmesinin tam da bu döneme denk gelmiş olması aslına bakarsanız ele geçmez bir şans.

Eğer bu gezi aylar öncesinden planlanmamış olsaydı ve bugün yaşadıklarımızı yaşıyor olsaydık Erdoğan-Bush görüşmesi yerine Babacan-Rice görüşmesi ile yetinmek zorunda kalacaktık.

Şimdi sorunlarımızı, karşı tarafın en üst yöneticisiyle konuşup, çözüm aramak gibi bir şans yakaladık.

Muhalefetin görevi de bu buluşmayı eleştirmek olmamalı.

Erdoğan, gidip de sorunu çözmeyi başaramazsa elbette muhalefetin söyleyeceği çok şey olacaktır.

Ama "Sen gitme, o ayağına gelsin" ancak bir mahalle kahvesinde üretilebilecek türden bir politika olabilir.

Ve bugün yaşadığımız sorunun ağırlığı, bu ciddiyetsizliği kaldırmaz.

Görmemişin Kevin Costner’ı olmuş!

ELİMDE somut bir istatistik yok ama sinema dergilerinden takip edebildiğim kadarıyla "Hollywood tarihinin en çok hayal kırıklığı yaratan artistleri sıralaması" yapılacak olsa Kevin Costner, rahatlıkla ilk 10 içine girer. Zaten o da işi artık şarkıcılığa dökmüş, ama bugüne kadar çıkardığı bir CD’nin varlığından da haberi olan var mı, bilemiyorum.

Orta yaşlı erkeklerin, genç kadınlara ilgi duymalarına "azgın teke" yakıştırması yapılıyor ama Kevin Costner’in durumu daha çok "şaşkın teke" olarak açıklanabilir. Şarkıcılığa yönelmesini genç karısı sağlamış çünkü!

Böyle bir oyuncu Türkiye’ye bir konser vermeye geldi ve yer yerinden oynadı. Bizim durumumuza ne ad verileceğine de artık siz karar verin.

Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeki 29 Ekim resepsiyonuna kadar da girmeyi başardı. Sol eli cebindeyken Cumhurbaşkanı ile el sıkıştı. Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı ile de resepsiyonda ahbaplık ettiğini yazıyor gazeteler.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ile de yemek yemiş. Zenger Paşa Konağı’nda boğazına "pala" dayayıp "şaka yapmışlar" ki şakanın düzeyi mekána gayet iyi uyuyor.

Anıtkabir ziyaretinde "özel deftere" bir şeyler yazıp yazmadığını bilmiyorum, gazetelerde bununla ilgili bir bilgi yok. Yazsaydı şöyle bir şeyler karalayabilirdi: "Meğerse ben neymişim de haberim yokmuş!"

Bu konuyla ilgili haberlerin arasında beni en çok eğlendireni ise Atatürk filminde oynayacağı iddia edilen rol ile ilgili sözleri: "Ben de yeni duydum!"

Ortada senaryo yok. Ne yapımcı, ne de yönetmen belli!
Belli olan tek şey "esas oğlan", ama onun da haberi yok!

Haberleri okurken gülmeme engel olamıyorum ama aslında aşağılık kompleksinin bu kadarına bakınca, oturup ağlasak daha iyi olacak diye düşünüyorum
Yazarın Tüm Yazıları