KARŞINDA son üç yılda 2 kez final oynamış, bir kez kupayı kazanmış bir takım.. Dünyanın en popüler ekiplerinden biri Liverpool.. Hanende puan yok daha.. Üstelik teknik direktörün cezalı, maçı tribünde izlemek durumunda..
Kalecin sakatlanmış.. Diğer kalecin sakat sakat mücadele ediyor..
Sahaya sürülen takım 4-5-1 dizilmiş.. Önce gol yemeyecek.. Voronin, Gerard, Riise gibi uzaktan şut atan isimleri kilitleyecek, ardından olursa kontrataklardan gol bulacak..
Plan bu.. Tabii iş sadece futbolla, taktikle, teknikle bitmiyor.. Yönetim üstüne düşeni yapıyor.. Maddi anlamda adım atılıyor.. Trabzon galibiyeti Ertuğrul Sağlam’a olan güveni artırıyor.. Bir de işin içine bugünlerde yabancı takımlarla oynadığımız her maça milli maç havasında çıkmak eklenince, gerisi geliyor..
Liverpool atak, Liverpool üstün, Liverpool zengin, Liverpool Liverpool işte.. Ama Bobo tek başına giriyor o defansın arasına.. Sakat diziyle.. Arkasından bir umut, takip ediyor Serdar Özkan.. Gol böyle geliyor.. O anda Beşiktaş’ın en büyük kozu, muhteşem seyircisi ayakta, İnönü’yü bayram yerine çeviriyor.. Golden sonra tam 9 dakika şutumuz yok rakip kaleye.. Benitez’in öğrencileri yüklendikçe yükleniyor.. Hakan’ın şık bir kurtarışı herkesi umutlandırıyor.
* * *
İkinci yarı bir taktik savaşı artık.. Nasıl Fenerbahçe, İnter’e bir gol atıp müthiş bir savunmayla üç puanı almışsa, Beşiktaş da aynı zoru başarmak için çıkıyor sahaya.. Üstelik Koray gibi rakibi yıldıran, ilk toplara iyi basan ve İngiliz tarzı futbol oynayan bir oyuncu da sahada artık..
Gerard ve Bobo’nun birbirine benzer pozisyonlarda kaçırdıkları gollerden sonra Beşiktaş biraz rahatladı. Savunmasını daha önde kurmaya başladı. Pres gücü düşen Delgado’nun çıkıp, savunmanın arkasına hızlı akın yapma özellikleri olan Higuain’in girişiyle oyunun temposu iyice yükseldi.
Ertuğrul Sağlam, tıpkı Trabzon’da olduğu gibi doğru değişikliklerle güçlü rakibinin orta sahayı tamamen ele geçirmesini engellemeye çalışıyordu. Higuain’in karşı karşıya kaçırdığı gol ve Bobo’nun bomboş kaleye atamadığı fırsat aslında atılması daha kolay pozisyonlardı.. Ama maçın son dakikalarında İbrahim’in pası ve Bobo’nun Torres’vari golü öylesine güzeldi ki, futboldan daha çok duygular dile geliyordu bütün statta..
Bu arada bir şey daha dikkatimizi çekti.. Beşiktaş takımı topyekün öyle savunma yapıyor, öyle konsantrasyonu yüksek oynuyordu ki, hiçbir futbolcu takım arkadaşına yaptığı bir hatanın sonunda bağırmıyor, aksine moral veriyor ve alkışlıyordu..
Grupta dengeler değişmeye başladı. Bu andan sonra her maçta her sonuç çıkabilir..
Beşiktaş, kalan 3 maçını da kazanacak güce ve inanca sahip olduğunu bilmeli.. Liverpool ise ünlü "Asla yalnız yürümeyeceksin" sözünün geçerli olmadığı bir statta oynadı.. Bütün bir maç "Asla yalnız oynamayan" Beşiktaş’tı..