2007 Yılı Nobel İktisat Ödülü, geçen hafta "Mekanizma Tasarım Kuramı"nın temellerini döşeyen bilim adamlarına verildi.
Yine geçen hafta TBMM, silahlı kuvvetlerimizin, Kuzey Irak’ta üstlenip Türkiye’de eylem yapan teröristlere karşı sınır aşan harekát yapmasına izin verdi. Ancak devlet büyüklerimiz derhal, "tezkere tamam, ama inşallah kullanmayacağız" diye konuştu. Ben de "bu konuşma, eylemleri caydırılmaz" diye bir yazı yazdım.
* * *
Size önce Nobel Komitesi’nce hazırlanan "Mekanizma Tasarım Kuramı"nın, siyasete uyarlanmış tercümesini sunmak istiyorum. Uyarlama için metinde geçen iktisadi kelimesi yerine "siyasi", firmalar yerine "ülkeler", pazarlar yerine "bölgeler", kurumlar yerine "uluslararası kuruluşlar", devlet yerine, "büyük devletler", tahsis mekanizmaları yerine "toprak bölüştürme mekanizmaları", kişisel yerine "kamusal" kelimelerini kullandım. (İsteyenler internetten metnin aslına ulaşabilir.) Girişin uyarlanmış tercümesi aşağıda.
"Dünyanın çeşitli bölgelerinde, ülkeler arasındaki siyasi anlaşmazlıklar, uluslar arası kuruluşların gözetimi altında çözümlenmektedir.Büyük devletler, bazı bölgeleri serbest bırakırken, bazı bölgeleri kesin kurallara bağlamıştır.Siyasi anlaşmazlıkların bir kısmı, bölgenin gerçeklerine göre taraf ülkelerin arasında serbestçe giderilebilirken, bazılarında müzakere mevzuu olmakta, bazıları ise büyük devletlerin emir ve direktiflerine göre çözüme kavuşmaktadır.Mekanizma Tasarım Kuramı, bu kabil ihtilafların çözümünü sağlayan müşevviklere ve kamusal enformasyona odaklanarak, uluslararası kuruluşların veya ’toprak bölüştürme mekanizmaları’nın analizini sağlayacak bir çerçeve oluşturmaktadır."
* * *
Ekonomide her "işlem" (transaction) bir "anlaşma"dır. Yani satıcı ile alıcı belli bir fiyatta anlaşınca işlem gerçekleşir. İç ve dış siyasette de (ve özellikle dış siyasette) pek çok pazarlık veya çekişme konusu vardır. Anlaşma olmadan çekişme bitmez. Dış siyasette pazarlık, bazen masada bazen "arazi"de cereyan eder; buna da savaş denir. Anlaşma olması için, tarafların anlaşma sonucundan beklediği faydanın, anlaşma yapmanın maliyetinden yüksek olması gerekir. Eğer bir taraf için kendine daha büyük fayda elde etme şansı sürekli artıyor, aynı anda ihtilafı masada veya arazide sürdürmenin maliyeti giderek düşüyorsa, o taraf anlaşmaya yanaşmaz. Buna karşı, anlaşmadan beklediği faydanın giderek azaldığına ve çekişmeyi sürdürmenin maliyetinin sürekli arttığına inanan tarafın direnci zayıflar. Sonunda önüne ne koysan, razı olur.
Irak Kürtleri bugün, yüzyıllardır bekledikleri fırsatı yakaladıklarına inanıyor. Amerika’nın ve Avrupa’nın çıkarları ile kendi çıkarları üst üste çakıştı. Üstelik çekişmenin arazi maliyetini ABD, masa işini de AB üstlenmiş durumda. Bu şartlar altında niçin fiyat kırsınlar? Tam aksine zam üstüne zam yapacaklar. Bu hesabı değiştirecek tüm tarafları bugünden daha kárlı hale getirecek "mekanizma tasarlamak" gerek.
Son Söz: Kaybettiğini sandığın anlaşma, en kárlısı olabilir.