22 Temmuz'da kral mı seçtik

DOKUZUNCU Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, geçen çarşamba akşamı Abbas Güçlü’nün "Genç Bakış" programında şu bilançoyu önümüze koyuyor:

"Bugünkü Türkiye’de kim neden şikáyetçi?

Herkes orucunu tutuyor, isteyen namaz kılıyor.

70 bin camide ezan okunuyor. Din öğretiliyor.

2.5 milyon öğrencinin yarısı kız.

Bunlardan türban takmak isteyen 7-8 bin kişi.

Dışardakiler elini çekse iyi olur."

Kırk yıla yakın süre bu ülkenin kaderinde etkili olmuş Süleyman Demirel devam ediyor:

"Türban konusunda mahalle baskısı oluşmaz diyemem.

Bu işleri yapan yüzde 10’dur.

Bu her yerde böyledir.

Ama yüzde 10’un karşısında durulamaz."

Ve Türk siyasetinin son 30 yılının en etkili kurallarını, sloganlarını koyan Demirel’den bir siyasi içtihat:

"Yüzde 46 iyi bir oran, iyi bir güç. Ama seçim sonucunda kral seçilmemiştir. Devlet çoğulcu devlettir, yüzde 46’yı çok iktidarlar aldı. Ama kurumların karşısında duramamıştır."

Haydi şimdi bir vicdansız çıksın ve Demirel için "O da darbe istiyor" desin.

* * *

"Darbe şamatası"
bu defa tutmadı.

Benim gibi birçok insan, sivil toplum örgütü temsilcisi, yazar, bu terörist yaygaraya rağmen fikrini yazmaya, söylemeye devam etti.

Edecek de...

Çünkü tartıştığımız konu anayasa.

Toplumsal mutabakatımızın "ruhunu" oluşturacak temel belge.

Yeterince tartışıp, hepimizin desteğini alacak bir anayasa yapamazsak, bu anayasa huzur yerine huzursuzluk getirir.

İşte bu nedenle, bugün anayasa ile ilgili tartışmanın yeni bir boyutuna girmek istiyorum.

"Anayasanın ruhu" meselesine...

Ama önce Hürriyet’le ilgili bir tespit yapacağım.

1982 Anayasası bugüne kadar 20’den fazla değişiklik geçirmiş.

Bunun en radikal olanları ise Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakerelerinin başlama sürecinde yapılmış.

Yani, Yılmaz, Ecevit ve Erdoğan hükümetleri döneminde.

Bunlar arasında idamın kaldırılması gibi çok popüler olmayan bir konu bile var.

Şöyle bir baktım.

Hürriyet bütün bu değişikliklerin hepsini gönülden desteklemiş.

Yani bazı arkadaşlarımızın vicdansızca "darbe kışkırtıcılığı yapmakla" suçladığı Hürriyet.

Şimdi gelelim asıl konuya.

* * *

Ben anayasa uzmanı değilim.

Aşağıda söyleyeceklerimi sıradan bir vatandaşın anayasadan beklentisi olarak algılamanızı dilerim.

Anayasa bir toplumda hak ve özgürlüklerin iklimini belirleyen temel mutabakat belgesidir.

O zaman şu soruyu da sormalıyız.

Anayasa asıl kimi korumalıdır?

Çoğunluğun haklarını mı, yoksa bu toplumda kendini azınlık hisseden insanlarınkini mi?

Elbette ikisininkini de.

Ama bunu yaparken, kendine "çoğunluk" veya "gerçek halk" payesi verip, bu "muzaffer ruhla" işe başlarsanız, o anayasaya özgürlüğün değil, çoğunluğun baskıcı ruhu hákim olabilir.

Bir siyasetçinin tarihe, "sivil anayasa yapan ilk lider" olarak geçmek istemesini anlayışla karşılarım.

Ama yapılan anayasa, şahsi ihtirastan ibaret kalırsa, tarihe çok kötü geçmek de mümkün olabilir.

O nedenle diyorum ki, yüzde 46 ile iktidara gelen bir siyasetçi, eğer gerçekten tarihe geçmek istiyorsa, tartışma masasına "güçlülerin" değil, tam aksine "güçsüzlerin" duygusuyla oturması, çoğunluktan önce kendini azınlık hissedenlerin hissiyatını anlamaya çalışması gerekir.

Tarihe geçmek, ancak bu mütevazı "empati" ile mümkün olabilir.

Yoksa tarihe "kendini kral sanan" biri olarak geçmek de mümkün, ki o da Kasımpaşa’dan çıkmış bir halk çocuğuna yakışmaz.
Yazarın Tüm Yazıları