“İki büyük kriz atlattık...”

BrükselBrüksel’de son altı ay boyunca yaşananları hiçbirimiz bilmiyoruz. Meğer müthiş badireler atlatılmış. Herkes nefesini tutup Türkiye’yi ve Fransa’yı izlemiş. Avrupa Komisyonu, Türkiye’yi tam bir koruma-kollama mekanizmasına sokmuş. Hem Türkiye’yi kaybetmek tehlikesini hem de Sarkozy depremini atlatmışlar. “Bugün çok rahat bir nefes alıyoruz” diyorlar.

Haberin Devamı

Bizler öylesine kendi sorunlarımıza gömülmüş durumdayız ki, etrafımızı göremedik. Oysa onlar da zor durumlardan geçmişler.

 

Her şey 27 Nisan gecesi TSK’nın açıklamasıyla başladı” diyen AB yetkilileri, mayıs-ağustos dönemini nasıl izlediklerini, gelişmeleri nasıl değerlendirdiklerini anlattılar.

 

TSK’dan böyle bir açıklama veya memorandum beklemiyorduk. Müthiş şaşırdık ve burası birbirine girdi” diye söze başladılar.

 

27 Nisan’dan 22 Temmuz seçimlerine kadar geçen dönemde, Türkiye’yi kaybetme noktasına geldiklerini belirttiler.

 

Haberin Devamı

Bir ara, Türkiye ile ilişkilerin askıya alınma noktasına gidileceğini düşünenler dahi çıktı. Zira Ankara’dan her an bir askeri müdahale haberi geleceğini bekler olmuştuk” diyen yetkililerdeki paniği, komisyonu yakından izleyenler de gözlemişler.

 

27 Nisan’da başlayan sürecin, Türk-AB ilişkilerinin sonu olacağına inananlar çoğunluktaydı. Bu çıkışa ne kadar şaşırdılarsa, ardından yaşananlara da aynı şekilde şaşırdılar. TSK’nın daha sertleşeceğini sanmışlardı. Ancak bekledikleri gerçekleşmeyince çok rahatladılar” diyen aynı kişiler, AB Komisyonu’nun o günlerde paniklediğini söylediler.

 

Ancak çok ilginçtir, o dönemde (yani Türkiye ile ilişkilerin gerçekten kopabileceğinin konuşulduğu günlerde) hem Brüksel’de hem üye ülkelerde hem de Avrupa Parlamentosu’nda hava değişivermiş.

 

“...Türkiye’yi kaybetmek, Türkiye’nin devre dışı kalma olasılığı, birden bire herkesi korkuttu. Daha doğrusu, adeta Türkiye’nin önemi ve değeri anlaşılıverdi” diyen, Brüksel’in önde gelen sivil toplum örgütlerinden birinin direktörü, Türkiye’ye bakışların o haftalarda değiştiğini “Aman Türkiye’yi kaybetmeyelim” diyenlerin sayısının arttığını anlattı.

 

Haberin Devamı

 Brüksel’de konuştuklarım hep aynı noktayı vurguladılar:

 

...Başta Kıbrıslılar ve Yunanlılar olmak üzere, herkes kaygılandı. Bu büyük krizin, böylesine yumuşak bir inişle geçiştirilebileceğini, seçimlerin böylesine bir sonuçla tamamlanacağını kimse beklemiyordu...”

 

Türk-AB ilişkilerinin en krizli dönemi olarak gösterilen, nisan-temmuz arasında yaşananları AB yetkilileri “nefeslerimizi tuttuk ve ağzımızı açmamaya dikkat ederek geçirdik” diye özetliyorlar.

 

Bugün soranlara da “ Bravo Türklere, hiç beklemediğimiz bir soğukkanlılık gösterdiler” diye özetliyorlar.

 

                                             *                               *                               *

Haberin Devamı


2’İNCİ KRİZ İSE PARİS’TE PATLADI...

 

Yaz aylarında AB-Türkiye ilişkilerinin yaşadığı ikinci kriz, Fransa yeni Devlet Başkanı Sarkozy’nin Türkiye hakkında söyledikleriyle patlamış.

 

Bizler de okuyorduk, ancak Brüksel’deki kriz havasını algılayamamıştık. Meğer AB komisyonu, Sarkozy’nin her konuşmasında biraz daha rahatsız olmuş. Biraz daha gerilmiş.

 

Hatırlıyorum;

 

Sarkozy, Türkiye’nin Avrupalılığını sorguluyordu.Hiçbir zaman Avrupa’ya dahil olmadığını, hiçbir zaman tam üye olamayacağını söylüyordu.Müzakerelerin durdurulması gerektiğine kadar gidiyordu.

 

Aslında, Avrupa Komisyonu işte bu aşamada son derece önemli bir strateji saptamış.

 

...Özellikle Olli Rehn, iki önemli karar aldı. Biri, Türkiye’deki gelişmelere karışmamak. Sadece, 27 Nisan’daki TSK memorandumuna sınırlı bir tepki göstermekle yetinmek. Diğeri, Komisyon olarak Sarkozy’nin müzakereleri durdurmaya yönelik politikalarına karşı çıkmak” diyen yetkililer, Rehn’in her iki yaklaşımında da başarılı olduklarını belirttiler.

 

Haberin Devamı

Gerçekten de, nisan-temmuz döneminde hiçbir AB başkentinden önemli bir açıklama çıkmadı. Sadece Komisyon, Rehn’in ağzından bir tepki gösterdi, o kadar...

 

Sarkozy’ye karşı tutum konusunda ise, AB Komisyonu çok cesur davrandı. Şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde, hem Komisyon başkanı Barosso,hem de Rehn Fransa Devlet Başkanı’na “müzakerelerin önlenmemesi gerektiğini” çok açıkça tekrarladılar.  Basın toplantıları, medya söyleşileriyle görüşlerini yansıttılar.

Sonuçta, yine Komisyon istediğini elde etti.

 

Sarkozy tutumunu esnekleştirdi.

 

Türkiye’nin tam üyeliği hakkındaki görüşleri değişmedi, ancak müzakerelerin devam ettirilmesine yeşil ışık yaktı.

 

Haberin Devamı

Barosso-Rehn ikilisi, işte bu şekilde iki büyük krizi atlattıklarına inanıyorlar.

 

AB Komisyonu işte bundan dolayı, Türkiye ile ilişkilerin önünün açıldığına inanıyor. Kara bulutların dağıldığını, yeniden hızlanılabilineceğini vurguluyor.

 

Biz pek farkında olmayabiliriz, ancak Brüksel’de esen rüzgarlar çok iyimser, çok farklı...

Yazarın Tüm Yazıları