Paylaş
“Kız Sen İstanbul’un Neresindensin”i bilmeyenimiz var mı ki?
“Duruşun andırır asil soyunu
Hisar Kuruçeşme sahil boyu mu
Arnavutköylü mü Ortaköylü mü
Kız sen İstanbul'un neresindensin?”
Güftenin tamamını değil, bazı bölümlerini alıntılayarak yerimizi daha ekonomik kullanmayı deneyeceğim:
“Başında esen kavak yeli mi
Gözünden akan aşkın seli mi
Sarıyer Tarabya İstinyeli mi
Kız sen İstanbul'un neresindensin?”
Yeni siyasetin şifreleri
Evet… İstanbul’un semtlerine bakarak “kız”ın davranışlarını anlamaya çalışalım:
“Gülüşün sahte mi yoksa candan mı
Bağlarbaşı’ndaki tozlu yoldan mı
Erenköy Kadıköy Üsküdar'dan mı
Kız sen İstanbul'un neresindensin?”
Türkiye’de “yeni siyaset”in şifrelerini çözmeye çalışıyorsanız, bu şarkının güftesi size yardımcı olabilir.
Diyelim ki kuş uçsa “İşte şeriat tehlikesi gelmekte” diye feryat eden bir yazarla ya da konuşurla karşılaşıyorsunuz.
Diyelim ki henüz taslağı bile tam oluşmamış bir anayasa metnini eline alıp, “İşte kanıt, laiklik elden gidiyor” diye bağıran biri çıkıyor karşınıza…
Diyelim ki “Mahalle baskısı darbe yapıp, bunları da devirir” diyen yorumcularla karşılaşıyorsunuz…
Mahalleler farklıdır
Hemen sorun:
- Kız sen Türkiye’nin hangi mahallesindensin?
Sonra da kendi güftenizi yapmayı deneyin:
“Giysilerin sanki Batılı gibi
Sanki demokratsın, sahi öyle mi
YÖK’ten misin yoksa CHP’den mi
Derin milletten mi, derin devletten mi
Kız sen Türkiye’nin neresindensin?”
Bu mahalle baskısı kavramı siyasi sözlüğümüze Prof. Şerif Mardin’in söylemi ile girdi. Ama Türkiye’de sadece “gelenekçi” ya da “mukaddesatçı” mahallelerin var olduğu sanılıyor bazılarınca.
Oysa Türkiye’de bir de kendilerine benzemeyen herkesi ve her şeyi “tehdit” ya da “tehlike” olarak gören modernci yahut “monden” ve hatta “militarist” mahalleler de var.
Bu yüzden aklınızı, demokrasiyi, çağı ve Türkiye gerçeğini hiçe sayan söylemlerin sahipleri ile karşılaştığınızda, hemen sorun:
- Kız sen Türkiye’nin hangi mahallesindensin?
Sakın aklınız “Huysuz ve tatlı kadın”a kaymasın.
Çünkü bunların huysuzlukları işin tadını kaçırmaya başladı.
ŞAKA
Bir günde bazılarına neler olmaz ki…
Sanayi ve Ticaret Bakanı olan iş adamı Zafer Çağlayan, Sabancı Holding’in önceki gün yapılan Ankara resepsiyonunda, “Sanayi Bakanlığı’nın tüm fabrikaları satılacak. Hepsini birden satacağız. Bir tane bile kalmayacak. 30 yıl çalıştım 2 fabrika sahibi oldum. Sonra baktım 1 günde 38 fabrikam olmuş. 23’ü şeker fabrikası... Hepsi özelleştirilecek” demiş.
Sayın Çağlayan şükretsin ki bakan oldu.
2001 ekonomik krizine yakalanıp, evleri, bankaları, fabrikaları bir günde TMSF’nin olan iş adamları da var bu ülkede.
Bu işi uzatıp tadını kaçırmayın…
Bu Temel fıkrasını yeniden hatırlatıyorum.
Temel’e bir evde taze incir ikram etmişler. İlk kez gördüğü ve yediği bu meyveyi çok sevmiş ama bunun adını sormaya utanmış. Ertesi yıl aynı eve gidince, ev sahibine “Bana geçen yıl bir yiyecek ikram etmiştiniz, ondan var mı?” diye sormuş. Ev sahibi “Size ne ikram etmiştik?” deyince, Temel aklında kaldığı kadarı ile geçen yıl yediği meyveyi tarif etmiş.
- Kabuğu mor renkteydi. Kabuğu soyunca, içi beyaz ve yumuşaktı.
Ev sahibi bu tarifi duyunca, “herhalde buna patlıcan ikram ettik” diye düşünmüş ve Temel’e bir patlıcan getirmiş. Temel patlıcanı ısırmış, yüzünü buruşturmuş,
- Siz bunu hem uzatmışsınız, hem de tadını kaçırmışsınız, demiş ev sahibine.
Cumhurbaşkanı Gül’ü eşini giysisinden ötürü çeşitli şekillerde protesto etmeyi hala ve üstelik kamu görevlisi olmalarına rağmen sürdürenler hiç unutmasınlar ki Gül 5 ya da 7 yıl Çankaya’da bulunacak ve eşinden ayrılmaya niyetli değil.
Yani işi hem uzatıp hem de tadını kaçırmanın daha başlangıcında bulunuyorlar.
Paylaş