İZMİR’de yaşayan bir ilköğretim okulu öğrencisinin velisi, çocuğunun "din derslerinden" muaf olması için okul yönetimine dilekçe verdi.
İsteği kabul edilmeyince de mahkemede dava açtı. Mahkeme aileyi haklı buldu ve çocuk din derslerinden muaf tutulacak.
Bununla ilgili haber dünkü Star Gazetesi’nde okulun adı, öğrencinin ve velisinin isimleri açık olarak yazılarak verildi.
Haberde din derslerinden muaf tutulan çocuğun bir fotoğrafı da eksik edilmemiş.
Star Gazetesi, TMSF tarafından satıldıktan sonra daha çok "ılımlı İslamcı" bir çizgi izliyor.
Tam tersi konuda bir haber normal gazeteler tarafından bu şekilde verilmiş olsaydı, nasıl bir kıyamet koparılacağını tahmin etmek zor değil.
Ve bu aynı zamanda yeni Anayasa taslağına göre "çocuğum din derslerinden muaf olsun" dilekçesi verecek olanların başlarına neler gelebileceğinin de bir habercisi.
Küçücük bir çocuğu, fotoğrafını ve adını yayımlayarak teşhir etmekte sakınca görmeyenlerin, "mahalle içinde" nasıl bir baskı yaratacaklarını tahmin edebilmek için falcı olmaya gerek yok.
Hiç aklından çıkmıyor ki!
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, İngiliz Financial Times Gazetesi’ne verdiği demeçte türban sorununun çözümünün "birinci vazifeleri" olduğunu söyledi.
Araştırmalar Türk halkının sorunları içinde önem sırası bakımından türbanın çok gerilerde olduğunu gösteriyor, ancak Başbakan kendisine "birinci vazife" olarak bunu seçiyor!
Madem bir siyasetçinin birinci görevi bu sorunu çözmekti, neden önceki iktidar döneminde bunun acil bir sorun olmadığını ve ancak kurumlar arası uzlaşma yoluyla çözüleceğini söylüyordu?
"Gizli ajanda" iddialarına güç veren gerçekten ilginç bir durum bu!
Dünkü basın toplantısında da gazetecilerin sorularını yanıtlarken şöyle dedi:
"Başörtüsüne siyasi simge diyorsunuz. O zaman bir partinin simgesi olmalıdır. Bir siyasi partinin simgesi değil ki. Sadece AKP değil ki diğerlerinde de var. Zaten türban lafını da kabul etmiyorum. Onun adı başörtüsüdür. Türban simgeymiş falan. Dert bu değil ki dert başka, bana bunu söyletmeyin şimdi."
Türban bir partinin amblemi değil diye siyasi bir simge olmadığını iddia etmenin, çocukları bile kandıramayacağını Başbakan biliyor ama "türban başörtüsüdür" diye de aynı demagojide ısrar ediyor.
Aslına bakarsanız AKP’nin "yeni Anayasa" ısrarının gerisinde de sadece bu konu var.
Başbakan, Anayasa tartışmalarının türban konusuna getirilmesine sinirleniyor ama kendisi de bundan kurtulamıyor.
Belli ki bu konu "hiç aklından çıkmıyor".
Emine Hanım için alışveriş rehberi
EMİNE Erdoğan, Laura Bush’un New York’ta değişik ülkelerden 10 liderin eşlerine vereceği öğle yemeğine davet edildi.
Yemek, "okur-yazarlık ve sağlıklı beslenme" konulu bir toplantı nedeniyle düzenleniyor. Gazetedeki habere göre liderlerin eşleri, Laura Bush’un konuşmasından sonra görüş alışverişinde bulunacaklarmış.
Belirtilmemiş ama sanırım lider eşleri kendi aralarında İngilizce konuşacaklardır.
Takip edebildiğim kadarıyla lider eşlerinin kilo problemi de var. Konu "sağlıklı beslenmeden" açılınca kuşkusuz değişik diyet reçeteleri de değiş tokuş edilecektir.
Ve elbette konu dönüp dolaşıp giyim meselesine de gelecektir.
Konuyu Emine Hanım da açabilir. Çünkü biliyorsunuz, seçimlerden beri Hayrünnisa Gül kendine yeni bir tarz yaratmak için bütün modacılardan fikir alıyor.
Emine Hanım’ın da hazır fırsat bulmuşken lider eşlerine bunu danışması normal gibi geliyor bana.
Bildiğim Laura Bush, Caroline Herrera’dan giyiniyor. Gençliğinde derslerine iyi çalışmış, hanım hanımcık, iyi evlilik yapmış, otururken eteklerini çekiştiren kadınların tercihi!
Elbette mağazalarda da değişik seçenekler bulunabilir.
50 yaş üzerindeki kokoş kadınlar için Oscar De La Renta da var ama onun giysilerini tesettüre uydurmak zor olabilir.
Daha çok düz ve sade elbiseleriyle tanınan Anne Klein da iyi bir seçenek olabilir, gitmişken mağazalarına bir göz atmasında yarar var.
Dikkat ettim, Emine Hanım şık çantaları da seviyor. Hazır New York’tayken Michael Kors’un "must have" çantası "Astor"dan da bir tane edinmesini öneriyorum.
Orada Donna Karan (Ümit Karan’ın akrabası değil) da var ama o da tesettüre gelmez.