Paylaş
Bir Alman Yahudisi yıllardır yan yana yaşadığı komşusuna “Ben artık bu ülkede yaşamak istemiyorum” diye yakınmış. Komşusu “Neden?” diye sorunca da“Yarın Almanya’daki bütün terzileri ve Yahudileri toplayıp, sınır dışı edeceklermiş” demiş.
Komşu şaşkın “Terzileri neden sınır dışı etsinler ki?” diye tepki gösterince, Alman Yahudisi acı acı gülmüş,
- İşte bu nedenle artık bu ülkede yaşamak istemiyorum, diye mırıldanmış.
Milletlerin yediği böyle damgalar vardır. Nazilerin gerçekleştirdiği Yahudi soykırımının üzerinden yarım yüzyıl geçmesine rağmen, Almanlar hakkında böyle fıkralar hala üretiliyor.
“Neden terzileri sınır dışı etsinler ki?” diye sorarken “Neden Yahudileri sınır dışı etsinler ki?” diye sormaya gerek görmeyen bir kafa yapısıdır bu.
Acaba yabancıların zihinlerinde biz Türkler hakkında verilmiş veböyle kemikleşmiş damgalar var mıdır?
Yabancıların düşünceleri
Galiba Prof. Bernard Lewis’in seslendirdiği şöyle bir yargının varlığını hatırlıyorum:
- Türkler hep yanlış yaparlar, ama son anda mutlaka doğru olanı yaparlar.
“Drina Köprüsü” yazarı İvo Andric’in Sırp topraklarındaki Osmanlıları konu aldığı küçük hikayelerinde de Türk portresi “Pire için yorganını yakan” bir tiplemeye dayandırılmıştır.
Bizim kendimizi nasıl gördüğümüzü söylemeye gerek yok.
Ama biliyoruz ki kendimizi Fatih’in, Kanuni’nin torunları olarak görürüz de, Deli İbrahim’in de torunu olmayı bir türlü kabullenmeyiz.
Misafirperver olduğumuzu söyleriz ama yabancılar ev bark alıp Türkiye’de yerleşmeye kalkınca “vatan toprakları satılıyor” diye tepki gösterip, yasaklar koyarız.
“Hoşgörülü” olduğumuzu söyleriz ama, bu coğrafyada birlikte yüzlerce yıldır yaşadığımız farklı dinden ve etnik kökenlerden olan insanların neden artık buralarda yaşamadıklarını pek sorgulamayız. İstanbul’un Rumlarının neden buharlaştıklarını, 6-7 Eylül gecesi İstanbul’da neler olduğunu merak bile etmeyiz mesela.
Laiklik ve demokrasi
Bir de slogan haline getirdiğimiz “Laik, demokratik, sosyal hukuk devletiyiz” söylemimiz var.
Ama birileri kalkıp, “Laikliği korumak için demokrasi rafa kaldırılacakmış” diye darbe çığırtkanlığı yaptığı zaman, fıkradaki Almanın Yahudilerin sınır dışı edilmesini doğal karşılaması gibi, bunu “Yaa, ne zaman darbe yapılacakmış” diye karşılarız ve hiç şaşırmayız.
“Halkçılık”ı severiz ama “halk”a pek güvenmeyiz.
“İttifaklarımız”la övünürüz ama “müttefiklerimiz”i pek sevmeyiz.
“Batılı olmak” hedefimizdir ama “Batı”nın Türkiye’yi bölmek istediğine inanırız.
Neyse… Biz de böyleyiz işte.
Sanki hangi güzelin kaşının üzerinde gözü yok ki?
ŞAKA
Ya bahçedeki inek değil de eski koca olsaydı…
İzmir’in Narlıdere ilçesinde bir kadın, villasının bahçesine giren ineği pompalı tüfekle vurup öldürmüş.
Doğan Haber Ajansı’ndan Taylan Yıldırım’ın haberine göre, bahçede çiçeklerin arasında sesler duyan kadın, bunun ayrıldığı kocasının ayak sesi olduğunu sanmış. Sesler eve yaklaşınca silahını ateşlemiş. Silah sesleri üzerine devriye gezen polis ekipleri villaya gelmiş ve bahçeyi arayınca, ineğin ölüsünü bulmuşlar.
Ya ineğin yerinde gerçekten kadının eski kocası olsaydı?
Bu kadının ayrıldığı kocasının yerinde olsaydık, o evin semtine bile uğramazdık.
Bir İngiltere’ye bakın bir de 2001 krizimizi hatırlayın…
İngiltere’de bankalar krizine dönüşecek bir hava oluşunca ne yaptılar?
İngiltere Bankası, gecelik faiz oranlarının yükselmesini önlemek için yerel bankalara 8,8 milyar dolar daha kredi açtı. Daha önce de İngiltere hükümeti, kredi bulma sıkıntısı çeken Northern Rock bankasının müşterilerine tam mevduat güvencesi vermişti.
Bu adımlar üzerine, dün sabahki borsa seansında Northern Rock hisselerinin değeri yüzde 11 arttı.
Biz ise 2001’deki krizin işaretlerini alınca, bankaların Merkez Bankası’ndaki “Kanuni Karşılıklar”ını bile serbest bırakmadık.
Daha önce de problemli bankaları uyarıp, onları düzelmeye zorlayacak yerde, bunların daha problemli sermayelere satılmasını sadece izledik. Sonra da kamunun izniyle kural dışılıkları yapanları “Hortumcu” diye teşhir ettik.
Bu durumların sorumluları şimdi demokrasi ve yönetim konusunda konuştukça, sizler de çıldırmıyor musunuz?
Paylaş