Çözüm faizlerin inmesi mi

AMERİKAN Merkez Bankası (FED) kısa vadeli faiz oranını 0.5 puan düşürdü. Piyasa beklentilerinin faiz indiriminin giderek 0.25 puan olacağına odaklandığı bir dönemde, herkes memnun oldu denebilir. New York Borsa’sı fırladı. Avrupa, Amerika’yı takip etti.

FED galiba biraz da 1990’lı yılların sonundaki deneyimi göz önünde tuttu. O dönemde, piyasa beklentilerinin altında kısa vadeli faizleri değiştiren FED, New York Borsası’nda tarihinin en büyük hisse senedi fiyatları düşüşlerinden birine neden olmakla suçlanmıştı. Bir anlamda, FED kamuoyu baskısına fazlasıyla boyun eğdi.

ORTA YOL

Böyle dönemlerde para politikasının nasıl şekillenmesi gerektiği konusunda farklı kafalardan farklı sesler çıkar
. Para politikasının alması gereken konum hakkında herkes farklı şeyler söyler. Şimdi de öyle oluyor.

Para politikasında uzmanlaşmış akademisyenler ve bazı merkez bankacılar gelişmiş ülkelerde yaşanan finans krizine para politikasının bir tepki vermesinin yanlış olduğunu düşünüyorlar. Dolayısıyla, FED’in faiz indirimine, en azından büyük bir indirime karşı çıktılar. Fiyat istikrarının temel hedef olarak korunmasının önemini vurguladılar.

Piyasaları çok daha yakından izleyen iktisatçılar ve finans piyasaları uzmanları ise piyasalardaki yangını söndürmek için merkez bankalarını göreve çağırdılar. Onlara göre, FED faizleri 1.0 puan kadar düşürmeliydi. Çünkü, varlık fiyatlarının hızlı düşüşüyle, gelişmiş ülke ekonomileri çok ciddi bir duraklama eğilimi içine girmek üzereydi.

FED iki görüşün ortasında bir yol tuttu.

Merkez bankaları ekonomik büyümeye odaklanmalı mıdır? Piyasa bu soruya elbette "evet" diyor. Para politikasında uzmanlaşmış iktisatçılar ve merkez bankacıların çoğu ise "fiyat istikrarı hedefiyle çelişiyorsa, hayır" diyorlar.

Bu kesim 1970’li yıllarda yaşanan Amerikan deneyimine vurgu yapıyorlar. O dönemde, FED ekonomik büyümeye ağırlık vermiş, enflasyonu azdırırken, ekonomik durgunluğa çare olamamıştı. Ekonomik büyüme 1980’li yıllarda fiyat istikrarına odaklanmış para politikasının genişleyici mali politikalarla birleşmesiyle sağlanabilmişti.

Bu deneyimden yola çıkarak fiyat istikrarını boşlayan bir para politikasının ekonomik büyümeye katkı yapamayacağı iddia ediliyor. Diğer ülke deneyimleri de bu iddiaya destek veriyor. Aslında, bu tartışmalardan ve deneyimlerden bizler de ders almalıyız.

O halde, FED, bu faiz indirimiyle ekonomik durgunluk riskini azalttı mı? Açıklamalarında, amaçlarının bu olduğunu söylüyorlar. Ama, haklı olduklarını sanmıyorum.

FED, faiz indirimiyle, kısa dönemde olumsuz beklentileri körükleyerek krizin daha da derinleşmesini engelledi. Ama, orta dönemde, varlık fiyatlarında oluşan balonun sönmesiyle oluşacak şartları değiştirecek bir şey yapmadı. Çünkü, varlıkların yanlış fiyatlandırılmasının neden olabileceği gelişmeler büyük ölçüde faizlerden bağımsız olacaktır.

DÜŞÜŞE DEVAM

Alınan risklerin gerçekleşmesiyle gelişmiş ülkelerin finans sistemindeki kuruluşlarında sermaye yeterliliği sorunu oluştu
. Sermaye yeterliliği sorunu ya sermayedarın daha fazla sermaye koymasıyla ya da kurumların sermayesi daha bol kesimlerce sahiplenilmesiyle çözülür.

Sorun, bu aşamaya gelmiş görünmektedir. Bazı finans kurumları önümüzdeki dönemde el değiştirecektir. Teknik terimiyle, gelişmiş ülkelerin finans sisteminde ciddi bir "konsolidasyon" eğilimi artarak devam edecektir. Bunun anlamı varlık fiyatlarının daha bir süre daha düşmeye devam etmesidir. FED günü kurtarmıştır.
Yazarın Tüm Yazıları