RESMİ sitelerde hakemlere hakaretler yağıyor ama benim hakemim kafasını kaldıramıyor. Niye? Kaldıramaz, çünkü federasyon hakemine sahip çıkmıyor. Merkez Hakem Kurulu derseniz, ortalarda yok.
Pazar günü Galatasaray-Konyaspor maçından sonra Konya Başkanı ve yöneticiler sahanın ortasından soyunma odasına sohbet ederek gittiler. Neler söylediler bilmiyorum.
Gazeteleri açıyorum, Sinan Engin hakemin soyunma odasına girmiş, hesap sormuş. Trabzon’da Sivas maçından sonra hakemin soyunma odasında bir ben yokum. Programım olmasa belki ben de girebilirdim. Hakemin soyunma odası dingonun ahırı mı? Hakemin soyunma odası, Futbol Federasyonu’nun şerefi, haysiyeti, namusu. Hakemin yatak odası. Siz insanların evlerine bile giremezsiniz, kanunen yasaktır. Yatak odasının kapısına ulaşamazsınız. Ama Türkiye’de hakemin soyunma odasına herkes girer. Hatta ben Futbol Federasyonu’nun yerinde olsam, hakemlerin soyunma odalarını yedek kulübelerinin yanına yaparım, etrafına da duvar örmem, camdan yaparım. Hakemin ne yaptığını açık açık herkes görsün diye. Çünkü iş o hale geldi.
Kamyonun freni boşaldı
Kamyonun freni boşaldı, hala gidiyor, önlem yok. Milli Takım Kaptanı kolunu bir yerlere iteliyor, Milli Takım Teknik Direktörü mezar kazıp adam gömüyor, Futbol Federasyonu Başkanı ortalarda yok. Spor Bakanı’nın da gücü yetmeyecek. Yine Başbakan lazım. Bence bu işin en doğrusu, Başbakan’ın futbolu kendine bağlaması. Öyle yapılırsa kesinlikle futbol doğru yola girer. Bir düşünün bakalım...
Ahbap-çavuş ilişkisi
BİRİ geliyor biri gidiyor, işler hala vıcık vıcık... Türkiye’de yukarıda bazı şeyler oluyor, sonradan o makamlarda değişiklikler yapılıyor; "Daha iyi olur, düzelir" diyorsunuz, daha kötü oluyor. Maalesef ama maalesef çıkar ilişkileri ülke menfaatlerinden daha önemli.
Hani şu meşhur Dünya Kupası Kore gezisi var ya... Hani şu saltanat gezisi... Herkesin hanımının, çoluğunun çocuğunun masraflarının Futbol Federasyonu tarafından karşılandığı, hatta bazılarının özel suit odalarda kaldığı saltanat gezisi... Siz buna Sadabat da diyebilirsiniz...
Başbakanlık Teftiş Kurulu bu geziye soruşturma açtı ve geziye Futbol Federasyonu kasasından gidenlere zimmet çıkarıldı; paraların iade edilmesi istendi. Sonunda ne oldu biliyor musunuz? Şu anda spora bakan sayın Başbakan Yardımcısı Murat Başesgioğlu, iki oğluyla beraber o suit odalarda kalan özel Türk vatandaşı idi. Ve Başesgioğlu, iki oğlunun masraflarını Başbakanlık’a ödemeye mecbur. Yani, şu gözüküyor, şu andaki Sayın Bakan ile Haluk Ulusoy yıllar öncesinden ahbap-çavuş ilişkisi içinde. Peki o zaman kim halledecek bu işleri? Veya nasıl olacak?
Hakemlerin yatak odası
BEŞİKTAŞ Kulübü dilekçe vermiş; Ankaraspor maçının tekrarı için. Neden olmasın? Bu Futbol Federasyonu’nda her şey olur. Hatta aynı maç 3-4 defa bile oynanabilir. Çünkü federasyon, işi sulandıra sulandıra muazzam bir hale getiriyor.
Bakınız, Trabzonspor-Sivasspor maçı tribünden atlayan seyircilerin sahaya girip Sivassporlu futbolcuları dövmeleri yüzünden, yani fiili müdahaleden dolayı yarıda kaldı. Hakem maçı tatil etti, soyunma odasına gitti. Altını çizerek söylüyorum; hakem kendi soyunma odasına gitti. Yani, yatak odasına. Yani, Futbol Federasyonu’nun şerefinin, haysiyetinin, her şeyinin sorulduğu odaya. Sonra neler oldu? Takriben bu maçın üzerinden 1.5 ay geçti, hala net karar verilmiş değil. Neymiş efendim, hakem demiş ki. Demiş ki diyorum... "Tekrar sahaya çıkarsam bu sefer 5-6 Sivaslı futbolcuyu oyundan atmak zorunda kalacağım."
Yahu beyler, bu maç neden ve ne zaman yarım kaldı? Hangi saniyede yarım kaldı? Seyircilerin sahaya girip ilk yumruğu veya yumrukları vurduğu an... Bu andan sonrakilerin hepsi hikaye. Maç orada bitti.
Kimse hesap sormaz
Şimdi ben size bir misal vereceğim... Ceza alanı içinde bir defans oyuncusu rakip hücumcuya yumruk attı. O pozisyonun hemen üstüne, bu sefer forvet döndü, defans oyuncusuna yumruk attı. Hakem ne karar verecek; önce penaltıyı verecek, sonra yumruk atan defans oyuncusunu oyundan atacak. Öteki de attığına göre ona da kırmızı kart gösterecek ama o penaltı mutlaka atılacak. Buna benzer bir olay yaşandı Trabzonspor-Sivasspor maçında. Ama, birileri memnun edilecek, birilerine beyaz gül atılacak, diğerleri de fazla sıkışmasın diye onlara da çiçek gönderilecek, aradan 1.5 ay geçecek ve maçın ne olacağı hala belli olmayacak... İşte en büyük rezillik burada. Bundan da kimse hesap soramayacak. Kim kimden hesap sorabilir ki? Bozacının şahidi şıracı.
Kuzu postuna bürünmüş kurtlar
BU alemde kimsenin kimseden farkı yok. Herkes oynuyor. Alayı kuzu postuna bürünmüş kurt. Hatırlarsınız, Aykut Kocaman bir tarihte Konyaspor’u çalıştırıyordu. Konya’daki maçta Anelka kalecinin koluna vurarak bir gol attı. O maçtan sonra Aykut, "Ben bu işten iğreniyorum. Bu işi bırakacağım. Bu rezalet devam ederse bu işi yapmanın bir anlamı yok" diyordu. Ama üç gündür bakıyorum, kendi lehine olunca Aykut’tan tıs yok. Ya o gün söylediklerini unuttu ya da bugün o günü aklına getirmek istemiyor. Aynen Beşiktaş Başkanı’nın söylediği gibi.... Ben ne maçlar hatırlıyorum, siyah beyazlıların yüzde yüz hakem hatalarıyla kazandığı... Ama şimdi başkan, yumruğu masaya vuruyor. Ama o kadar çok masaya yumruk vuran var ki, ortalık toz duman. Ben kimin vurduğunu görmüyorum. Allah’tan masa sağlammış. Veya vuranlar yalandan vuruyorlar.
Adem olmadan git...
HİLMİ ağabey! 25 yıldır 7 kere gittin, 8 kere geldin. Süleyman Demirel’in rekorlarını parçaladın, elinden aldın. "Türk hakemliği nasıl?" dersen, Müslüm Baba’nın şarkısı gibi; "Paramparça." Seni de badem yaptılar. N’olursun yakında Adem olmadan git. Çünkü görüntü o yönde.