Washington’da, Demokrat Parti’den başkanlık aday adayı olan
Hillary Clinton için verilen bir davete katıldım.
Davetin ev sahibi, Amerika Birleşik Devletleri’nin tanınmış ailelerinden birinin üyesi olan
Esther Coopersmith’ti.
Daveti düzenleyen komitede röportajları Hürriyet’te de yayınlanan ünlü televizyoncu
Defne Barak da vardı.
Davetin amacı
Hillary’nin seçim kampanyası için para toplamaktı.
Benim dışımda davete katılanların hepsi kampanya için para vermişti.
Ne kadar para toplandığı da orada açıklandı.
Sadece o gece 300 bin dolardan fazla para toplanmıştı.
MALİKÁNENİN BAHÇESİNDE BARBEKÜ
Davette benim dışımda üç Türk daha vardı.
Ancak onlar Amerikan vatandaşı olduğu için kampanyaya katılma hakkına sahiptiler.
Bunlardan biri Amerika Atatürk Derneği’nin Başkanı
Hüdai Yavalar’dı.
Yavalar, Hillary Clinton’a bir demet beyaz gül verdi.
Davet,
Coopersmith Ailesi’nin Washington’daki malikánesinin bahçesinde verildi.
Çok güzel bir sonbahar gecesiydi.
Bahçeye büyük mangallar yerleştirilmişti.
Zaten davetiyelerde bunun bir
"barbekü" partisi olduğu belirtilmişti.
Davetiyelerin altındaki bir başka not daha dikkatimi çekti.
"Hillary Clinton’ı destekleme komitesine verilen paralar, vergiden düşülemez" deniyordu.
Masada komşularımla yaptığım sohbette öğrendim ki, küçük bir meblağ ödeseniz bile, ev adresinizden cep telefonunuza kadar bütün bilgileri vermek zorundasınız.
GREENSPAN’I DA DAVET EDECEKTİM
Yemekten sonra ev sahibi
Esther Coopersmith bir takdim konuşması yaptı.
Konuşmaya başlamadan önce 8 yaşındaki torunu Caroline ve öteki iki erkek torununu yanına çağırdı.
"Caroline iki hafta önce bana telefon etti ve ’Ben geliyorum ama abim gelmiyor. Çünkü o şimdiye kadar iki başkanla tanışmış, bense hiçbir başkanla tanışmadım’ dedi" diye başladığı sözlerine şöyle devam etti:
"Artık bir kadın başkanımız olacak. Bu demektir ki, torunum Caroline de ilerde başkan olabilir."
Bir de şaka yaptı.
"Bu geceye eski Hazine Sekreteri Greenspan’ı da davet edecektim. Çünkü o Clinton Yolu’nu desteklediğini açıkladı" dedi.
Greenspan’ın merakla beklenen kitabı o gün piyasaya çıkmıştı.
Sonra
Hillary Clinton’ı kürsüye davet etti.
KOVBOY DİPLOMASİSİ DÖNEMİ ARTIK BİTMİŞTİR
Bu sözlerden sonra hem kendi toplumuna hem de dünyaya karşı önemli taahhütlerde bulundu.
"Irak’ta savaşan askerlerimiz, çocuklarımız birer kahraman. Ama hem Amerikan hükümeti hem Irak hükümeti bu savaşı kaybetti. Ben buradan söz veriyorum. Eğer Başkan Bush görev süresinden önce bu savaşı bitirmezse, ben başkan olur olmaz savaşı sona erdireceğim ve çocuklarımızı eve getireceğim."
Daha sonra dünyada Amerika’nın dostlarına söz verdiği bölüme geçti.
"Çünkü bu savaş sadece bize zarar vermiyor. Dostlarımıza da zarar veriyor. İsrail’e, Ürdün’e zarar veriyor."
Burada Türkiye’nin adını telaffuz etmiyor. Ancak konuşmadan sonra yanına gidip bir süre sohbet ettim. Orada savaştan zarar gören ülkeler arasında Türkiye’nin de bulunduğunu söyledi.
Şöyle devam etti:
"2000 yılında bütün Latin Amerika pozitif düşünüyordu. Şimdi ne oldu da bambaşka bir yere gitti. Biz dünyayı kaybettik. Şimdi bu toplumları yeniden kazanma zamanı geldi. Başkan olur olmaz, şahsen dünyayı gezeceğim. Onlara diyeceğim ki: ’Kovboy diplomasisi dönemi bitti.’ Kırılmış, dökülmüş bütün parçaları yeniden bir araya getireceğiz. Amerika tekrar eski Amerika olacak."İddiaya girdim, kazanacak
Hillary ile baş başa konuşurken,
"Kırılan ülkeler arasında Türkiye de var. Türkiye’ye gelmeniz gerekecek" diyorum.
"Tabii ki geleceğim. Eşim ve ben Türkiye’yi ziyaret etmiştik. Oradan çok güzel hatıralar ve izlenimlerle ayrıldık" diyor.
ABD’de seçim kampanyası daha şimdiden hızlandı.
Bu hafta birçok derginin kapağında
Hillary Clinton var. Yapılan araştırmalarda hemen hepsi onu önde gösteriyor.
O yüzden daha şimdiden, onun ülkeyi nasıl yöneteceği bile incelenmeye başladı.
Ben de dünyaca tanınmış bir Türk işadamı ile iddiaya girdim.
O, Demokrat Parti adayının
Obama olacağını söylüyor.
Bense Hillary’nin kazanacağına inanıyorum.
İddianın ödülü de Paris’te bir Michelin yıldızlı bir restoranda yemek.
Galiba iddiayı ben kazanacağım.
95’imdeyim kadın başkan istiyorum
AMERİKA’yı bir baştan ötekine geziyorum. Kadınlar çocuklarını alıp bana getiriyorlar. Sonra onlara dönüp,
"Bak tatlım, Bayan Clinton bu ülkenin başkanı olacak. Bir insan çok isterse istediğini olabilir" diyorlar.
Yaşlı kadınlar geliyorlar.
"Ben 95 yaşındayım, 98 yaşındayım. Kadınların oy hakkının bulunmadığı bir dönemde doğdum. Şimdi ilk kadın başkan için oy kullanacağım" diyorlar.
İşte bu yüzden ABD’nin ilk kadın başkanı olmanın gururunu yaşayacağım.
Onun yüzünden dünyayı kaybettik
Hillary, önü açık, gri renkli bir ceket giymişti.
Altında siyah bir pantolon ve alçak topuklu siyah ayakkabı vardı.
Açık boynuna iri incilerden oluşan bir kolye takmıştı.
Çok diri ve formda görünüyordu.
Onunla ikinci defa karşılaşıyorum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Müthiş ve etkili bir ışıltısı var.
Bana göre
Hillary adaylığı boyunca işleyeceği ana temayı burada bütün açıklığı ile dile getirdi.
Hillary konuşmasına,
"Bu seçim Amerika’nın en önemli seçimlerinden biri olacaktır. Çünkü bu seçim şu sorunun cevabını verecektir: Biz yine Amerikalılar gibi olacak mıyız? Çünkü biz dünyanın saygısını kaybettik. İçerdeki sorunlar da inkár ediliyor."
Sonra biraz geriye dönerek şunları söyledi:
"Ben New York senatörü olarak 11 Eylül saldırısından sonra Başkan Bush’tan bize çok önemli görevler verilmesini bekledim. Küresel ısınma, dünyada giderek yayılan salgın hastalıklar ve başka konular. Oysa o ne yaptı? Bizden alışveriş yapmamızı istedi. İyi biz alışveriş yapalım ama Amerikan ekonomisi kötüye gidiyor. Dünyayı kaybettik. Ben işte bu büyük görevler için başkanlığa aday oldum. Amerika’yı yeniden dünya lideri yapmak üzere yola çıkıyorum."Tanrı iyidir, Hillary inançlıdır
HILLARY Clinton’dan önce sahneye eski Baltimore Belediye Başkanı
Martin O’Malley davet ediliyor.
Geçmişte, ABD’nin en başarılı beş belediye başkanından biri seçilmiş.
Şimdi Maryland Valisi olmuş.
Bu seçimde
Hillary’i destekliyor.
Vali sözlerine
"God is good" (Tanrı iyidir) diye başlıyor ve aynı cümleyi bir daha vurgulayarak devam ediyor:
"Tanrı iyidir. Burada güzel bir bahçede toplandık ve bakın hava ne kadar güzel. Hillary’yi destekliyorum. Çünkü o inançlıdır, iyidir."
Hillary Demokratlar’ın adayı olacak.
Clinton Ailesi’nde dini motifler çok kuvvetli.
Eşi
Bill Clinton’ın yeni kitabı
"Giving"de de inançlı bir aile olduğunu gösteren cümlelere sık sık rastlanıyor.
İstediği zaman Beyaz Saray’a gelebilir
BARBEKÜ partisinin verildiği bahçenin ortasına "Steinway & Sons" marka bir piyano konmuştu. Yemekten önce bu çevrelerde iyi tanınan bir şarkıcı olan Michael Feinstein küçük bir konser verdi. Gershwin ve Cole Porter’dan şarkılar söyledi. Bu arada küçük bir anekdot anlattı. Bill Clinton’ın başkanlığı sırasında bir akşam Beyaz Saray’a davet edilmiş. Davetten önce Hillary’nin asistanı kendisini arayıp, "Clintonlar seni çok seviyor. Bir-iki şarkı da söylersen iyi olur" demiş. "Hayır söylemem, diye cevap verince çok şaşırdı" diyor. Feinstein şöyle devam etmiş: "Beyaz Saray’da birçok defa şarkı söyledim. Ama hayatımda ilk defa konuk olarak davet ediliyorum. Bunun tadını çıkaracağım." O gece Hillary, kendisini görünce, "Bay Feinstein, hoş geldiniz. Keyfinize bakın, şarkı söylemeniz falan gerekmiyor. Ama yine de bana bir şarkı borçlusunuz" demiş. Feinstein, "ABD’nin yeni başkanına verdiğim sözü bu akşam tutuyorum" diyor.