Ezber bozmak

ANAYASA lafı açılınca hepimiz pek çok şeyi konuştuk ama sadece biz gazetecilerle değil, tüm bireylerle ilgili bir temel özgürlüğü yani "iletişim özgürlüğünü" hiç ele almadık.

Aslında Bilim Kurulu’nun hazırladığı Anayasa Taslağı’na bakarsanız onların da "iletişim özgürlüğü" gibi bir kavramdan söz etmediklerini görürsünüz.

Çünkü Bilim Kurulu da, kendi taslağını hazırlarken bilinen kalıplardan hareket etmiş. Örneğin "İfade hürriyeti" demiş. "Basın ve yayın hürriyeti" demiş.

Hoş, gider bir hukuk fakültesine veya bir iletişim fakültesine sorarsanız oralardan da alacağınız yanıt farklı olmayacaktır. Çünkü hepsinde bu konular aynen yukarıdaki kavram ve kalıplar içinde okutulur.

Oysa biz diyoruz ve iddia ediyoruz ki o özgürlüklerin tamamını içeren kavram "iletişim özgürlüğü"dür.

İletişim özgürlüğü sadece yukarıdakileri değil, örneğin "haberleşme" yahut bilgi edinme hak ve özgürlüğünü" de içerir.

Onun alt başlıkları olarak "ifade özgürlüğü"nden söz edebilirsiniz. "Basın özgürlüğünden" değil, "basının özgür olmasandan" bir başka deyişle "özgür basından" söz edebilirsiniz. Düşünceleri ifade amacıyla kullanılan tüm öteki hak ve özgürlüklerden söz edebilirsiniz. Ve en önemlisi, "halkın gerçekleri öğrenme hakkı"nın bir sonucu olan "Bilgi edinme hak ve özgürlüğünden" söz edebilirsiniz.

İletişim özgürlüğü bu geniş kapsamlı yapısıyla hem gerçekleri bulmanın; bulunan gerçekleri dile getirmenin, onları yorumlamanın ve tüm bunları arzu edilen son noktaya kadar iletebilmenin güvencesidir, hem de bu niteliği nedeniyle demokratik sistemin temel taşıdır.

Demokratik bir rejim için basının özgürce görev yapmasının şart olduğunu gören, 18’inci yüzyıl Batı dünyasının aydınları, haklı olarak "basını" korumak gereği duymuşlardır. O nedenle "basın özgürlüğü" diye bir kavram icat etmişlerdir. Bu kavram literatüre aynen aktarıldığı için herkes hálá "Basın özgürlüğü"nden dem vurur. Böylece gazetecilere özgü bir "özgürlük" yaratılmış olur.

Hani bazıları, "basın özgürlüğünü gazeteciler halk yığınları -veya kamuoyu- adına kullanırlar" der ya, siz inanmayın... Özgürlüğün adı "basın özgürlüğü" olduğu sürece o, herkes adına kullanılan bir özgürlük değil, "basın" için sağlanmış bir imtiyazdır. Çünkü toplumun bir kesimine tahsis edilen özgürlüğe başka bir ad verilemez.

İkinci bir "çünkü" de şu:

Özgürlük ancak genel olursa özgürlüktür. Özel olunca onun adı imtiyazdır.

Bu düşüncelerle diyoruz ki yeni anayasa taslağı üzerinde çalışırken önce "İletişim özgürlüğü" esas alınmalıdır. Böylece bu özgürlüğün tüm bireylere ait olduğu gerçeği ortaya konulmalıdır. Onun alt başlıkları olarak da, "bilgi edinme özgürlüğü ve hakkı"; "haberleşme hak ve özgürlüğü"; "ifade özgürlüğü" ve onun çeşitli kullanım yolları; (yazılı ve elektronik basını içeren) "medya" ve "internet iletişimi" ile ilgili düzenlemeler ele alınabilir.

Biliyoruz bunlar "ezber bozan" düşünceler ama... Birilerinin de ezberi bozması lazım.
Yazarın Tüm Yazıları