ERMAN Hoca, Maraton’da Galatasaray-Konyaspor maçında yaşanan kırmızı kart hadisesini yorumlarken, ideal hakemin ’çakması’ gereken bilim dallarını da sıraladı: "Sosyoloji, psikoloji, bir de seksoloji şart!.."
"Sosyoloji ve psikolojiyi anladım da seksoloji niye?" diye kafası karışanlara Erman Toroğlu şu açıklamayı da ekledi: "Bazen küfürleri çözmek için gerekir!.."
El Saka’ya iki kere kırmızı kart gerek
EL Saka, etkili ve tecrübeli bir defans oyuncusu. Hem Türkiye’de, hem de Afrika Uluslar Kupası’nda seyrettiğim maçları oldu. Mısırlı oyuncularda rastlanan aşırı güç uygulama merakı onda da var.
Galatasaray maçına maskeyle çıktı.
Maçın hemen başında kaybettiği topu kovalarken penaltıya yol açtı. O pozisyonda kırmızı kart görebilirdi; ucuz kurtuldu hakem yorumcularına göre.
Daha sonra başka bir pozisyonda sarı kart gördü ilk yarıda.
Sonra da o sarı kartla maçı tamamladı.
Ancak Galatasaray’ın 88’inci dakikada attığı golde top Hasan Şaş’a giderken topa değil El Saka’ya bakmanızı rica edeceğim.
Topu Hasan Şaş’a veren Galatasaraylı futbolcu (Uğur Uçar olmalı), herkesin gole odaklandığı anda El Saka’dan topsuz alanda bileğine tekmeyi yiyor.
Gol olunca hadise kaynıyor.
Maçtan sonra El Saka’ya "Penaltıda kart görseydin atılacaktın oyundan, ne diyorsun?.." dediler; sırıtarak "Hakemin takdiri" dedi.
Balili’nin başka türlüsü. Büyük yetenek de olsa, futbolu çirkinleştirene tahammülüm yok.
Her isyanına "Vallahi..." diye başlayan El Saka’yı da mübarek günde vicdanıyla başbaşa bırakmak gerek.
Hoooop! 4-3’lük bir maç oynandı Doğu’da
BEŞİKTAŞ’ın buz gibi son dakika golünün sayılmaması, BJK Başkanı Yıldırım Demirören’in duruma göre biraz fazla ağır olduğunu düşündüğüm (Beşiktaş haklı, o ayrı!) demeci ve sonrasında yaşananlar spor programlarının ağırlık noktasıydı.
Belli bir noktadan sonra "Evet goldü.Evet Beşiktaş’ın hakkı yendi.Evet hakemler berbat"tan başka bir şey denemeyecek bu konunun neleri gölgelemeye başladığını düşünmeye başladım:
* * *
Hoooop!
4-3 biten bir maç oynandı memleketin Doğu’sunda!
Biz Batı’da, tatsız tuzsuz maçlarla idare ederken Gaziantepspor-Kayserispor arasında muhteşem olduğunu özetlerden tahmin edebildiğimiz bir futbol klasiği boy gösteriyordu.
Maskeli Adam tek başına bir hücum makinesine dönüştü ve "üçlü güzelleme" yaptı. Adamım! Seviyorum De Nigris’i!..
Mehmet Topuz bir gol attı ki!.. Vay, vay, vay. Bence İstanbul’a uğramadan direkt dışarı gidecekler Gökhan’la beraber...
Hollanda’da müthiş bir frikikçi var diye duyduğumuz, Galatasaray’a gelir mi derken unuttuğumuz, sonra birden Gaziantep’te beliren Uğur, 90+’da skoru belirledi. Lig TV veya TRT yayınlarsa kaydederiz, seviniriz.
* * *
Sonra Türkiye’nin medar-ı iftiharı olmaya aday iki genç teknik direktörün, Abdullah Avcı ve Bülent Korkmaz’ın takımları birbiriyle oynadı bu hafta. Onu da ıskaladık...
Erken Telegol gerginlik yaratıyor
TRABZONSPOR-Ankaragücü maçı bitmiş, Galatasaray maçına kadar uykum açılsın diye yüzümü yıkamaya karar vermişim. Tam o sırada zap yaparken güneş gözlükleriyle Adnan Aybaba’yı görünce şöyle bir titredim ve saate baktım...
"Hayrola, karyola; saat daha sekiz?.." dedim kendi kendime. Bu arada gördüğüm şeyin gerçekliğinden emin oldum: Adnan Aybaba stüdyoda siyah güneş gözlükleriyle oturmakta.
Ya kendisi yakıştırmış; ya da daha fenası birileri "Çok kuuuul (cool: serinkanlı) oldun Adnan Abi!" diye ara gazı vermiş.
Biraz takıldım ama bünyenin de bir biyolojik Telegol saati var. Erken saatlerde fazla gerginlik yaratabiliyor. Sonra maçın arasında baktım, gözlükler çıkmış. Neyse, buna da şükür...
(Sonradan öğrendik ki, hakemleri protesto ediyormuş.)