İLK sinyal dünden geldi. Milli maçlar sonrası, Beşiktaş Ankara’da, Fenerbahçe ise İstanbul’da beklenmedik kayıplar yaşadı. Geçen sezondan bu yana "Biri kaybetti mi, büyüklerin tümü kaybeder" modası vardı...
Bu nedenle dikkat gerekti... Üstelik Ankaragücü, bu yıl geçtiğimiz sezonların aksine iyi mücadele eden diri bir takımdı. Kısacası hiç şakası yoktu, bu seyircisiz maçın... Trabzonspor, "işi sağlama alma" alışkanlığının gereği, 7 defansif 3 ofansif isimle sahaya çıkarken, Ankaragücü Teknik Direktörü Briegel, Ceyhun’u Cem Can;Gökdeniz’i de Kirita ile kilitleyip, Umut Bulut’u Emre Güngör-Da Silva ikilisinin arasına sıkıştırdı. Bu kilit, Trabzonspor’u şişirme toplara zorlayıp, organize hücum şansını tıkadı.
Orta saha savaşı
Ankaragücü, orta alanda iyi baskı yapınca, pas yapmak, kanatlara topu taşıyıp, ortalarla pozisyon bulmak Karadeniz ekibi için hayal oldu. Sıkışıp kalan oyunu açmak, orta saha savaşı halinde geçen pozisyonsuz ilk 45 dakikada mümkün olmadı. İkinci yarının ilk bölümden farkı, değişikliklerdi. Ceyhun, Yattara;Tolga Seyhan da Risp ile değişti. Ama hiçbir şey değişmedi. Umut’un tek kişilik forveti teslim ettiği Ergin Keleş de yarar sağlamadı sonucu değiştirmeye... Sistemi değiştirip, üçlü savunma, kalabalık orta saha ile rakibi hataya zorlama çabası da nafile çabaydı...
Aslında daha akıllı oynayıp, daha çok pozisyon bulan ama golü başaramayınca 3 puan şansını yitiren, konuk Ankaragücü idi. Sonuç olarak Trabzonspor, "Puan kaybetme modasına" uyup, rakiplerine uyum sağladı. Ancak uyumlu olmak, her zaman doğru değildi...