Yanlış kaldırdın

BEŞİKTAŞ alışkanlık haline getirdi. Her maçın özellikle ilk 45 dakikalık bölümünü temposuz ve ağır adımlarla oynuyor.

Böyle bir tercih de rakibe oyunu kontrol rahatlığı veriyor. Bunun da ötesinde Beşiktaş’ın oyun etkinliğini kırıyor.

Bu dakikalarda aklım Delgado ve Ricardinho’ya takıldı. Ertuğrul Hoca neler düşündü bilemiyorum. Delgado ve Ricardinho’nun birlikte kulübede oturmalarını herkes gibi yadırgadım.

Belki salı gecesi oynanacak Marsilya maçının telaşı, ya da bir başka neden... Her koşulda birinin oynaması Beşiktaş’ın ve de özellikle Bobo-Higuain ikilisinin çektiği pozisyon sıkıntısına bir çözüm getirebilirdi.

Sadece Bobo’nun tek pozisyonu ile avunan Beşiktaş’ın, 45 dakika gibi uzun bir zaman diliminde hatırlanacak hiçbir üretkenliği yoktu.

Bu uyuşuk tempo, her fırsatta Beşiktaş’ı ateşlemek için tepinen tribündeki taraftarların da ritmini bozdu. Hep birlikte bağıran seyircinin heyecanı, her geçen dakika kayboldu. Yine de tribünlerin temposu, Beşiktaş ile kıyaslanmayacak oranda yüksekti.

Bu sevgi seli de Beşiktaş’ı uyku komasından kurtaramadı!

* * *

ERTUĞRUL SAĞLAM’ın Ricardinho’yu 81. dakikada oyuna alması garibime gitti. Biliyorum ki, Rico’ya pek güven olmuyor. Nasıl oynayacağı bir bilmece.

Üstelik bu uyuşuk tempoyu ateşleyecek ne gücü ne de hevesi var Paşa’nın. Herhalde bunları düşünerek Ricardinho’dan bir son dakika mucizesi bekledi Ertuğrul Hoca...

Eğer, böyle bir değişikliği gerekli gördüyse, Delgado’ya sarılmak daha gerçekçi olmaz mıydı?

Ve son 15 dakikaya tempo getiren Nobre ile Mehmet Yozgatlı’yı bunca zaman, kulübede saklamanın anlamı neydi?

Beşiktaş’ın, her maçın ilk 45 dakikalık bölümünü ağır tempo oynadığını yazmıştım. Dün, sadece ilk yarı değil, oyunun bütününde gerçek kimliğinden uzaktı. Tamam... Tempo uyuşuktu, çabukluk yoktu. Adımlar ağırdı. Hepsi bir yana...

Peki, savaşçı kimliğine, kazanma hırsına neler oldu Beşiktaş’ın!

* * *

BUNLARI bir kenara itiyorum. Beşiktaş’ın maçı kazanması mümkün değildi. Ancak, bir pozisyon Beşiktaş’ı bu kaostan kurtarabilirdi.

Son anda kaleci Senecky’nin yediği gol. Bu sürpriz gol Beşiktaş’ı kurtarabilirdi. Ancak, maçın yan hakemi Adil Sinem’in bayrağına takıldı.

Pozisyonda Nobre’nin topa eli ile hiçbir müdahalesi yoktu.

Bunu herkes gördü. Acaba, Sinem’in gözleri o an nereye takılmıştı. Yanlış salladın bayrağı sevgili Sinem!

Bu arada, Diatta ile Higuain’den birkaç kelime yazayım... Diatta, hiç riske girmeden oynadı. Bol bol İbrahim Toraman’a yan pas attı.

Higuain ise, oyunun ikinci yarısında bir dizi nefis hareketler yaptı. Herkesin kafasını karıştırdı. Karar vermek için bir maç daha gerekli!
Yazarın Tüm Yazıları