Paylaş
300kilo mu, 500 kilo mu, yoksa 700 kilo mu, rivayet muhtelif ise de, minibüsteki malzemenin esrarengiz bir yolculuk yaptığı muhakkak.
Ya öbürü?
İkinci minibüs?
İsveç’ten geliyormuş. Patlayıcı mı, yoksa kapsül mü taşıdığı belli değil ama karpuz taşımadığı kesin.
Nasıl oluyor?
Resmi bir ithal malıysa bu, gümrükle polis arasında bir iletişim yok mu? Ta Edirne’den girip, İstanbul’dan geçip Ankara’ya nasıl ulaşıyor? Karpuz taşıyor bile olsa çevirip sormazlar mı adama, “nereye” diye?
Meğer MKEK’ye aitmiş mal.
Yani yasal.
İyi ama bu tür taşımacılığın bir prosedürü yok mu? Niye yüreğimiz kalkıyor?
*
Hatırlar mısınız?
12 Eylül yönetimi bir ordu’yu donatacak kadar silah yakalamıştı.
Yurda nasıl girdiğini hâlâ kimse bilmiyor.
Hele Anadolu’nun çeşitli yerlerinde toprağa gömülmüş olarak bulunan silah depoları tam bir “hayret”ti... Çünkü hepsi gümrük kapılarından girmiş. 8-10 vilayet geçmiş, kilometrelerce yol aldıktan sonra “münasip bir yerde” ve “alenen” toprağa gömülmüş, hem de kimse görmemişti.
Nasıl olduydu bu iş?
Hiçbir açıklama yapılmadı. Herkes canını kurtardığına şükrettiği için de fazla kurcalamadı.
*
Ama görülüyor ki, hele Ankara’da ele geçirilen patlayıcılardan sonra, iyice anlaşılıyor ki, resmi bir yardım görmeden böyle bir taşımacılık mümkün değil.
Ankara polisi basiretli davranmasa yanmıştık.
Şimdi ne yapacağız?
- Nasıl olsa kurtulduk.
Hayır, yetmez.
Karpuz taşımacılığının sırrını öğrenmemiz lazım... Yahu E-5’te bisikletle bile gitsen, adama ehliyet sorarlar. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Paylaş