İFTİHARLA açıklayabilirim ki, çok bilmişlerin "uydurma" demeye kalkıştığı o "laikçilik" deyiminin Türkçedeki mûcidi benim. En azından, yıllardan beri sıradanlaştırdım. Ama hadi burnu büyük davranmayayım ve uyarlama yaptığımı söylemekle yetineyim.
Çünkü terim tabii ki mevcuttur ve de ukalá iddiaların aksine, uydurma falan değildir! Yahut, bütün dillerdeki kelimeler ne kadar "uydurma"ysa, işte o kadar uydurmadır. En başta da, bizzat "laik" ve "laiklik" kavramlarının olduğu ölçüde "uydurma"dır!
* * *
ÖYLE, zira Fransız Devrimi’ne dek "laik" sözcüğünün tek, ama tek bir anlamı vardı: Kelime, Katolik Kilisesi’ndeki ruhban sınıfına dahil olmayan bütün herkesi tanımlardı. Yani kim ki papaz, rahip, keşiş, zangoç vs. değildir, işte o "laik"tir. Nokta.
Ve neden sonradır ki Jakoben ülke lisánında anlam kayması gerçekleşip, "laiklik" kavramıyla din - devlet işlerinin ayrıştıran sosyo-politik sistem; "laik" ifadesiyle de o sistemi benimseyen yurttaşlar çağrıştırılmaya başlandı, her iki kelime de "uydurulmuş" oldu.
Nitekim, bizim de aynen oradan aldığımız bu terimler Fransızcayla özdeşleştiği içindir ki, Anglo-Sakson lisanlarda "laik" ve "laiklik" kavramlarının tam karşılığı yoktur.
* * *
İMDİİ, sapına kadar Fransevi olan ve gördüğümüz gibi, son tahlilde yine "yanlış" sayılması gereken "laik" ve "laiklik" sözcüklerine toz kondurmayacaksınız. Ama iş "laikçilik" ifadesine geldiğinde "uydurma" diye kıyameti kopartacaksınız.
Güler misin, ağlar mısın, çünkücüğüme bunların karşılığı Fransızca lûgatte yokmuş.
N’apim yahu, benim göbeğim Voltaire lisánıyla kesilmedi. Türkçe yazıyorum.
Onun dilinde bunların gerçekten olmadığını farzetsek bile ne değişir? Kaç yazar?
Eğer ben bir fikri, bir tarzı, bir olguyu yansıtmak ihtiyacını hissediyorsam; yani bizi şu an ilgilendiren çerçevede, evrensel açıdan ortalama kabul görmüş "laiklik" tanımını aşan bir durumu ifade etmek istiyorsam, ona en yakın olacağını varsaydığım kelimeleri icát ederim.
Yahut, madem öyle buyruluyor, uy-du-ru-rum! Evet evet, uy-du-ru-rum!
Tutar veya tutmaz o başka bir mesele ama, "dil" dediğimiz canlı organizma da zaten "tutmuş uydurmalar silsilesi"nin kurallaştırılmış şeklinden başka bir şey değildir!
* * *
ANCAK, haddini bilmezlik karşısında ortalık boş değil, iddiaların aksine "laikçi" ve "laikçilik" kavramları o yere göğe koyamadıkları Fransızcada da mevcuttur. Yaşamaktadır. İlkine "laicard" veya "laiciste"; diğerine ise "laicardisme" yahut "laicisme" denilir.
Bu olumsuzlamalar, laikliğin yukarıda belirttiğim şekilde aşırılaşmasını mecázi kılar.
Ama doğru, henüz lûgatte yer almamışlardır. Fakat yine ne değişir ki? Ne yazar ki? Bugün değilse yarın; yarın değilse öbürsü gün, akademik istimin bütün lisanlarda hayatın arkasından gelmesindeki gibi, dilbilimciler onları da kaydetmek zorunda kalacaktır.
* * *
NİTEKİM, yüzlerce, binlerce örneğin arasından hangi birini sayayım?
"Le Monde" ceridesinin "Fransız laikçiliğe Anglo-Sakson yorum" diye yayınladığı makaleleri mi? "Liberation" gazetesinin "laikçi Chirac sofu Sarkozy’ye vaaz çekti" diye attığı manşetleri mi? Yoksa, her iki kelimenin dile pelesenk edildiği ekran tartışmalarını mı?
Evet evet, sözcükler yaşayan Fransızcayaçoktan gir-miş-tir ve çoktan tut-muş-tur.
Çünkü, "laikçi" ve "laikçilik" deyimlerinin çağdaş Voltaire dilinde "uydurulması", Fransa’daki bir durumu, bir hissiyatı, bir tarzı ifade etmek ihtiyacından kaynaklanmıştır.
Tıpkı, aynı ihtiyaçtan dolayı bunların Türkçede de kavramlaşmasındaki gibi!
O halde, sorun cüretkárların iddia ettiği gibi bir lisán "uydurması"nda değil, "laik" ve "laiklik" kelimelerinin içerik tanımlanmasında yatıyor ki, bunu daha çok tartışacağız.