Geçtiğimiz yıl Kızılkule’nin muhteşem ambiyansında tadı damağımızda kalan bir Ayten Alpman konseriyle nihayetlenen Alanya Caz Festivali’nden bu yıl da davet gelince tereddüt etmeden düştüm yola.
Bu yılki konserler Letonya ve Litvanya’dan kardeş belediyelerle yapılan işbirliği sonucu Alanya’ya gelen Laimis Racenajs ve The Road Band’le açıldı. Konuyu bu kardeşlik çerçevesinde iyi niyetle değerlendirecek olursak Laimis Racenajs ve Orkestrası’nın iyi bir parti orkestrası olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle "Üsküdar’a Giderken"i yorumlayarak Alanya halkının sempatisini topladıklarını da ekleyelim.
The Road Band ise kendi ülkesinde çok iyi tanınan tam 8 albüm sahibi bir grup. Cazdan blues’a, country’ye hatta rock’a kadar uzanan bir yelpazeleri var. Müzisyenlik itibariyle takdir etsek de onca tecrübelerine rağmen izleyenlerin nabzını yakalayamadılar.
İkinci günün konuğu henüz 60’lı yıllarda 4 dilde şarkı söyleyebilen, "Sevemem Artık"la dillerde marş olan Ömür Göksel’di. Standartları yorumladığı "A Touch Of Quality", "A Touch Of Love" ve "A Touch Of Latin" albümleriyle hatırı sayılır bir satışa ulaşan Göksel o akşam da caz standartlarını söylemek üzere sahne aldı.
Albümleri vesilesiyle yazdığım yazılarda Ömür Göksel’in ne kadar özel bir ses olduğundan dem vurdum defalarca. Burada Hilton Oteli’nde şarkı söylerken aldığı teklifle tüm dünyadaki Hilton’larda çalışmak üzere memleketten ayrılan ve yıllarca o ülke senin bu ülke benim yurtdışında yaşayan Ömür Göksel’in gerçekten de bazı şarkıları asıl sahiplerinden daha iyi yorumladığına inanıyorum. Ancak öte yandan ilk defa izlediğim sahnesi beni bir miktar hayal kırıklığına uğrattı. Üzüldüm çünkü Ömür Göksel markası bundan çok daha fazlasını hak ediyor.
Bu arada Ömür Göksel önümüzdeki aylarda Türkçe sözlü klasik şarkıları yorumlayacağı bir albüm çıkartmaya hazırlanıyor, şimdiden müjdesini vereyim.
Festivalin üçüncü günü benim için çok önemliydi çünkü büyük hayranı olduğum Passiflora sahne alacaktı. Levent Altındağ, Şenova Ülker, Serkan Özyılmaz, Eylem Pelit ve Volkan Öktem’li kadrosuyla Türk cazının A takımı ve hatta yüz akı olan Passiflora son derece ustalıklı düzenlemeleri ve virtüözlükleri ile bir kez daha hayran bıraktı bizi kendine. Levent Altındağ’ın altına tereddütsüz imza atacağım yorumuyla söylüyorum; her biri (Levent Altındağ da dahil) ayrı ayrı birer dünya markası Passiflora elemanlarının.
Passiflora’dan aldığımız gazı kesmiyoruz çünkü son gece Sibel Köse Band sahne alacak. Türk popüler müzik sahnesinden de yakinen tanıdığımız Genco Arı’lı, Sarp Maden’li ve yine Eylem Pelit ve Volkan Öktem’li kadrosu, bir başka rüya takımı. Genco deseniz, Miles Davis’in efsane basçısı Marcus Miller’ın bile hayran olduğu bir klavyeci. Şöyle demişler Miller’a yanlış hatırlamıyorsam: "Bir gün bir müzisyen dinleyeceksin, o öyle bir çalacak ki bütün notaları ayrı ayrı duyacaksın..." Marcus Miller da Genco Arı’yı dinleyince "sanıyorum o müzisyen sensin" demiş Genco’ya, varın gerisini siz düşünün.
O gece rahatsızlığı nedeniyle konserde yer alamayan Sarp’ın boşluğunu konuk sanatçı Şenova Ülker’in enfes trompet soloları dolduruyor. Sibel Köse’nin yumuşacık akan yorumuyla mest oluyoruz.
Sözün kısası bu organizasyona yürekten destek veren Alanya Belediyesi’ne ve tabii caza gösterdikleri yakın ilgi nedeniyle Alanya halkına teşekkür ediyor tutuyoruz İstanbul’un yolunu.
MAVİ SAKAL’DAN TAO’YA
Mavi Sakal, Türk rock’ının efsanelerindendir. Seksenlerden bugüne (Mazhar Alanson’un deyimiyle) gönlümüze çizikler atan grup, geçen onca yılda üstelik memlekette zemin de bu kadar kayganken, kendini hiç bozmadan şarkılar yapıyor, söylüyor. "Kan Kokusu" albümünü dinlememiş biri için üzülürüm örneğin. "İki Yol"u dinleyerek aşk acısı çekmemiş birini eksik sayarım. Mavi Sakal, sadık hayran kitlesi Mavi Ordu’nun da varlık sebebi olan tutarlılığı sayesinde değişen kadrosu ve kimi tatsız ayrılıklara karşın sapasağlam ayakta bugün ve büyük sürprizlere hazırlanıyor. Grubun solisti Tibet Ağırtan’ın evliliğinden sonra içlerindeki yeni bir şeyler üretme dürtüsünden yola çıkan grup elemanları önce myspace.com ve 2yuz.com sitelerinde yaptıkları bir duyuruyla solist arayışına giriyorlar. Grup, prova stüdyosunda yaptığı seçmelerde solist olarak Evren Uysal’da karar kılıyor. Evren, daha önce yaptığı işlerle dikkatimizi çeken son derece sıkı bir rock solisti.
Yeni grup (şimdilik adı TAO), Mavi Sakal’a kıyasla daha agresif bir sound’a sahip. Grup ekim ortasında kayda giriyor ve tahminen kasım ortası 3 şarkılarını myspace.com ortamından paylaşıma açacak. Bu arada 2008’in ilk yarısı itibariyle piyasaya çıkacak albümden önce ilk klip de myspace’le eş zamanlı olarak televizyonlarda yayınlanmaya başlayacak. Bu arada kaygılananlar için söylüyorum Mavi Sakal da aynen devam; gittim, yerinde dinledim, ilk benden duyun istedim.