CİVAN Gasparyan ile Yavuz Bingöl önceki gece verdikleri ortak konserde 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne çok büyük ve anlamlı bir katkıda bulundular.
Barış sevgiyle başlar. Bu konserin sevgi dolu iki sanatçısının biri Ermeni öteki de Türk’tü.
Ünlü sanatçımız Yavuz Bingöl’ü anlatmaya gerek yok. Onun, insanın ta ruhuna işleyen hüzünlü sesini, usta parmaklarının altında inleyen sazını tanıyorsunuz.
Ben size dünyaca ünlü duduk ustası Civan Gasparyan’ı tanıtmak istiyorum.
Önce "duduk"tan başlayalım.
"Duduk" 5. yüzyılda iki çoban tarafından kamıştan yapılmış. Yani bildiğimiz kaval.
Ama zamanla usta yorumcuların elinde gelişmiş, değişik ses tonlarında boy boy hale gelmiş.
Bugün her türlü müzik orkestrası içinde kullanılan gizemli bir entrüman.
Civan Gasparyan da bugün yaşayan en usta dudukçu.
* * *
Duduk tutkusu çocuk yaşlarda başlamış. Ta sessiz sinema döneminde.
O yıllarda filmler sessiz oynadığı için ön sıralarda oturan duduk ustaları filmin sahnelerine göre hüzünlü ya da neşeli ezgiler çalarlarmış.
İşte o sinemalarda düşmüş duduk sevgisi Civan’ın yüreğine...
İlk duduğunu ona sinemalarda çalan Markar Makaryan adında bir müzisyen vermiş.
Kendi kendine öğrenmiş çalmayı. Sonra konservatuvarı bitirmiş ve öğretim görevlisi olmuş.
1989 yılında, Moskova’ya Sovyet halkları müziklerini incelemek için gelen ünlü yapımcı müzisyen Brian Eno, Gasparyan’ın müziğini dinleyince çok etkilenmiş ve onu Londra’ya çağırarak albüm yaptırmış.
İşte o albüm onu uluslararası şöhrete taşımış. Rodin ve Gladyatör başta olmak üzere pek çok filmde müziğiyle yer almış.
Dünyanın en ünlü senfoni orkestraları ile yıllarca konserler vermiş.
* * *
Gasparyan ile Yavuz Bingöl’ün doyumsuz konserini uzun uzun yazmaya gerek yok.
İki usta, Açıkhava’da binlerce insana sevginin ve barışın insanlığın ulaşabileceği en büyük değer olduğunu müzikleriyle gösterdiler.
Önce Yavuz Bingöl o hüzünlü, içe işleyen sesiyle Anadolu ezgilerini usta yorumuyla seslendirdi.
Sonra Gasparyan geldi sahneye, hem Türk hem de Erivan’dan kalkıp gelen Ermeniler tarafından dakikalarca alkışlandı. O gizem dolu, büyüleyici "duduk"u önce ağlattı, sonra güldürdü.
Konserin son bölümünde iki sanatçının yaptıkları düet harikaydı. Yavuz Bingöl Anadolu türkülerini söyledi, Gasparyan da ona Ermeni ezgileriyle katıldı.
Tam üç saat soluksuz kalan izleyiciler konserin sonunda her iki sanatçıyı da ayakta alkışladı.
Konserden sonra Gasparyan’ı kutladım, "Bizi ağlattınız" dedim. Ne kadar mutluydu.
Sonra Yavuz Bingöl’e sarıldım ve şöyle dedim:
"Bu gece ne kadar büyük ve anlamlı bir iş yaptın.Seni yürekten kutluyorum.Bunu devam ettir."
"Ettireceğim" dedi. "Gelecek yıl beni Erivan’a çağırdı.Gideceğim."
"Mutlaka git.Ben de sizi ayakta alkışlamaya gelirim."
Gasparyan Türkiye’ye her geldiğinde kendisine gösterilen ilgiden ve sevgiden o kadar mutlu ki...
Bir röportajında söylediği şu sözleri çok anlamlı:
"Türkiye’de şuna bir kez daha inandım ki, dünyada kötü millet yoktur."