TELEVİZYONDA gördüğüm tablo şu:Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bahçesinden canlı yayın yapılıyor.
Orada beş gazeteci var.
İstanbul’dan da Sedat Ergin katılıyor.
Ankara’daki gazetecilerden ikisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le ilişkisi iyi olan gazeteciler.
Vatan Gazetesi yazarı Ruşen Çakır, şu yorumu yapıyor:
"Abdullah Bey’in bugün yaptığı konuşma, ondan beklediğim konuşma olmadı."
Çakır ondan, daha etkileyici, daha ikna edici, daha endişeleri giderici bir konuşma bekliyormuş.
O daha sözünü bitirmeden, öteki köşeden Yeni Şafak Gazetesi’nin yazarı Fehmi Koru atılıyor:
"O konuşmayı 1 Ekim’de Meclis’in açılışında yapacak."
Demek ki Koru, yeni Cumhurbaşkanı’nın takvimini ve stratejisini çok iyi biliyor.
* * *
Allah’tan komplo teorilerine düşkün bir insan değilim.
Yoksa teorim hazırdı.
Önce şu soruyla başlayacaktım:
"Acaba Gül’ün konuşmaları, bazı gazetelerin bürolarından mı hazırlanıyor?"
İkinci soru:
Acaba, Başbakan’a rağmen, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na adaylıkta ısrar kararı nerede alındı?
Yoksa bilmediğimiz "Kayseri Şövalyeleri" falan gibi gizli bir cemaat mi var?
Bir yerlerde okumuştum.
Komplo teorisyenlerinin, insanları geri zekálı yerine koyan müthiş pazarlamacılar olduğu yazılıyordu.
Ne yapacaksınız, arz-talep meselesi.
Onları okuyacak talep oldukça, okuyanları geri zekálı yerine koyan kurnaz pazarlama arzcıları da olacak.
Ben o kadar kurnaz olamadığım için, Gül’ün konuşmalarıyla ilgili komplo teorilerini ne yazık ki üretemiyorum.
Mesela, önceki gece Çankaya’ya "sızmayı" başaran dört gazeteciden birisi nasıl olabilmiş?
Hadi bakalım, bulsun "Konvoya takılıp girdim" izahına inanacak bir komplo müridini...
* * *
İşin ciddi yanına gelince...
Önceki akşam televizyonlarda, Gül’ü Çankaya’ya taşıyan gazetecilerin "muzaffer edayla" yaptığı konuşmaları izledik.
Fotoğraf şu:
Abdullah Gül’ün Çankaya stratejisinin belirlenmesinde bazı gazetecilerin etkili rolü olmuş.
Sakın bunu yadırgadığımı veya eleştirdiğimi sanmayın.
Geçmişte bana böyle eleştiriler çok yapıldığı için ben, başkalarını eleştirmem.
Ama şunu söyleme hakkım da var:
Geçmişte "medya-iktidar" ilişkilerini ağızlarına dolayanların, şimdi çok daha dikkatli olmaları gerekir.
Oysa görüyorum ki, bütün o yazılıp çizilenler daha ilk geceden "Hatırla Sevgili" dizisinin senaryosu olmuş.
Abdullah Gül, eğer gerçekten uzlaşmacı, Cumhuriyet’in hassasiyetlerine saygılı bir Cumhurbaşkanı olacaksa, etrafında zafer çığlıkları atan "triumphalist" kişilere dikkat etmelidir.
Çünkü, o sözlere sadık kalmak istiyorsa, ileride bazı ciddi manevraları yapmak zorundadır.
Oysa bu kadar ağır bir yükle yükselmek kolay olmaz.
Bakın, komplo teorisi üretecek kadar kurnaz ve bezirgán olamayınca, size basit ve makul öngörüler kalıyor.
Bu dönemde bizim görevimiz de herhalde bu olacak.
İlk gece beğendiklerim
ÖNCEKİ akşam CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programını dikkatle izledim.
Konuşmacılar genellikle iyiydi.
Ama aralarından ikisi özellikle dikkatimi çekti.
AKP Başkanvekili Dengir Mir Mehmet Fırat ve Prof. Hikmet Özdemir.
İkisi birbirinden çok farklı tezleri savundular, ama ikisi de makul, ikisi de inandırıcıydı.
DengirMir Mehmet Fırat, geçen dönem en dikkatle izlediğim milletvekillerinden biriydi.
Onu, AKP’nin ve Türk siyasetinin en büyük şanslarından biri olarak görüyorum.
Sinirlenmiyor, izah etmeye, ikna etmeye çalışıyor.
Karşısındaki insanlara hep saygılı.
En önemlisi de, hukuku ve siyaseti çok iyi biliyor.
Öyle sanıyorum ki, bu dönem ona tarihi bir görev düşecek.