Yeni dünyaya yeni ekonomi politikası

AMERİKAN Merkez Bankası FED’in iskonto faiz oranlarını indirmesi piyasaları biraz rahatlatmış görünüyor.

Kimi iktisatçılar bunun ardından gösterge faiz oranları indiriminin geleceğini, bunun Eylül’de, hatta daha yakın olabileceğini söylerken, sayıları az da olsa bazı iktisatçılar ise artık asıl faiz oranlarını indirmeye gerek olmadığını söylüyorlar.

FED gösterge faiz oranlarını indirir mi, indirirse ne zaman indirir bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki; küresel likidite artık son 4-5 yıldaki kadar bol olmayacak. Bu gerçeği artık hemen hemen dünyadaki piyasaları izleyen tüm iktisatçılar kabul ediyor.

Yani artık yeni bir dünya , yeni bir dünya ekonomisi, yeni bir finansal trend ile karşı karşıya olduğumuzu görmemiz lazım.

Bu gerçeği bilerek hareket etme zamanı geldi. Bu nedenle yeni kurulacak hükümetin önündeki en önemli sorun, büyük ihtimalle, yeni dünyaya uyum için yeni bir ekonomi politikasının dizaynı olacak.

Kredi piyasasındaki kriz bitti mi, sürecek mi bilemiyoruz ama bundan sonra risk algılamasının eskisi kadar yumuşak seyretmeyeceği, kredilerin eskisi kadar kolay kullandırılamayacağı açık.

Dolayısıyla bizim gibi gelişmekte olan ülkelere artık eskisi kadar sıcak para akmayacak, eskisi kadar kolay doğrudan yabancı sermaye girişi olmayacaktır. Çünkü unutmayalım ki; Türkiye’de gelip bir işletme alan ya da burada yatırım yapan bir yabancı da, bu yatırımı küresel finansal sistemden kullandığı krediler ile finanse etmektedir.

İşte bu nedenle de mevcut ekonomi politikaları devam ettirildiği sürece, dünya finans akışı değişeceği için, artık eskisi kadar yüksek büyüme sağlanamayabilecektir.

Çünkü herkes biliyor ki; geçtiğimiz 4 yıl içinde, çok fazla döviz girişi olduğu için döviz kuru düşük seyretmiş, dolayısıyla hem yabancı hem yerli yatırımcılar yeni yatırımlarını döviz kredisi alarak yapmış, mevcut yatırımlarını yine döviz borçlanarak geliştirmiş, modernize etmiş, ilave işletmeler kurmuşlardır.

Bunun yanısıra aynı döviz bolluğu, her ne kadar hedefin hala uzağında olsak bile, enflasyonla mücadeleye de çok büyük katkı sağlamıştır.

Ama şimdi bütün bu geçmiş uygun ekonomik iklimi yaratan eski küresel likidite bolluğu, büyük ihtimalle olmayacak. O zaman yeni dünyaya yeni politikalar gerekiyor...

Yeni kurulacak Hükümette kimlerin ekonomi politikalarından sorumlu olacağı, IMF’le ilişkilerin ne olacağı, AB hedefine yeniden yakınsama olup olmayacağı, elbette çok önemli. Ama bizce artık "çizilen rotaya göre gitme dönemi" sona erdi, yeni dünya koşullarına uygun yeni ekonomik politikaların oluşturulması gerekiyor. Bunun için de yeni kurulacak hükümetin mümkün olduğunca geniş çevrelerin, başta da işaleminin görüşlerini alması, çizilecek yeni politikaları, olabilirse birlikte oluşturup, onların gidişata uygun davranışa girmelerini sağlaması gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki; ekonomik büyümeyi sağlayan artık özel sektördür.

YABANCI SERMAYE İHTİYACI

Belki de yeni Hükümetin ilk yapması gereken şeylerden biri, Ekonomik ve Sosyal Konseye işlerlik kazandırıp, tüm kesimlerin katılacağı bir politikayı oluşturmaya çalışmaktır.

Unutmayalım ki; büyümeyi sağlayan özel sektör olduğu için, özel sektörün dış borçları epeyce kabarmıştır. Eğer uygulanan döviz politikalarında bir değişiklik olacaksa, ya da dalgalı kur içinde döviz girişinin azalması halinde kurların aşırı yükseleceği görülüyorsa, bundan mutlaka özel sektörün haberinin olması, buna göre hazırlıklarını yapması gerekir.

Bunun da ötesinde, her ne kadar küresel likidite azalacak olsa da, yani kısa vadeli sermaye ve doğrudan yabancı sermaye eskisi kadar bol almayacaksa bile, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yüksek büyümeyi devam ettirmesi için, mutlaka yabancı sermayeye ihtiyacı var.

Dolayısıyla zaten uluslar arası iklim nedeniyle bu zamana kadar Türkiye’ye gelmiş yabancı sermayenin, bundan sonra belki "yaldızlı davetiye" ile çağrılması gerekecek.

Özetle;ekonomi yönetiminin artık acemilik ve beceriksizlikleri kaldırma lüksü yok.
Yazarın Tüm Yazıları