GÜNLERDEN 26 Temmuz 2007. Habertürk televizyonunda Özlem Gürses’in 13 Ajansı programı. Bayan Gürses, Baykal ile Erdoğan’ın Beylerbeyi’nde yediği yemekle ilgili olarak gazetecilere, CHP muhaliflerine sorular soruyor.
Konuştuğu kişilerden biri de CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen.
Bayan Gürses soruyor: CHP bu seçimlerde neden başarısız oldu? Kalelerini bile kaybetti?
Onur Öymen yanıtlıyor: İktidar partisi din faktörünü çok istismar etti. Aşırı ölçüde dini, siyasete alet etti.
Bayan Gürses: Seçimlerde siz de laikliği kullandınız!
* * *
Hoppala!
* * *
Diyalog tam böyle olmasa bile anlam olarak yazdıklarımı içermekte. Onur Öymen duralıyor, bocalıyor, "Ama" falan diyor. Ama söylemesi gerekeni nedense söylemiyor. Söyleyemiyor.
Peki ne söyleyecekti? Bakın ne söylemesi gerekirdi:
"Laiklik, Anayasa’nın 2. maddesinde yazılı Cumhuriyetin niteliklerinden biridir. Aynı zamanda Anayasa’nın 4. maddesine göre değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif edilemeyecek hükümlerinden biridir. Bir siyasi partinin Anayasa’da yer alan bütün madde ve hükümleri her düzlem ve düzeyde savunması ve kullanması en doğal yasal haktır. Dinin siyasete alet edilmesine gelince: Anayasa’nın din ve vicdan hürriyetiyle ilgili 24. maddesine göre hiç kimse ’Dini veya dini duyguları yahut dince kutsal sayılan şeyleri’ istismar edemez ve kötüye kullanamaz. AKP’nin genel seçim öncesinde, CHP’nin ’dindar bir milletvekilinin Cumhurbaşkanı olmasına engel oldu’ iddiaları Anayasa’nın 24. maddesine aykırıdır."
Onur Öymen, hangi duygu ve düşünce ile olduğunu bilemem ama böyle bir açıklamada bulunmadı.
* * *
Onur Öymen belki de kibarlığından böyle bir çıkış yapmadı. Yapmamasını eleştiriyorum ve şöyle bir ek yapıyorum: Anayasa’nın 176. maddesine göre, "Anayasa’nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirleyen başlangıç kısmı, Anayasa metnine dahildir".
Anayasa’nın başlangıç kısmında şöyle bir cümle vardır: Bu cümlede "...laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı" hükmü yazılıdır.
* * *
Bir zamanlar Ali Kırca gibi programcılar da laikliği şeriat hükümlerine göre tartışmaya açmışlardı. Anayasa’nın laiklik ilkesinin İslam’a uyup uymadığını bile sormuşlardı. Yazılı basında, radyo ve televizyonlarda Anayasa cahili kimselerin Anayasa hükümlerini tartışma konusu yaptıkları çok görülmektedir. Bir siyasi partinin Anayasa hükümlerini savunduğu için eleştirilmesi, kınanması Türkiye’den başka herhangi bir yerde görülmez.
Laikliği savunmak bir hak olduğu gibi kaçınılmayacak bir sorumluluktur. Laiklik ile İslamcı kaygıları yan yana, karşı karşıya getirmek büyük bir yayıncılık hatası, hatta suçudur. Bayan Özlem Gürses’in amiri olsaydım, o gün kesinlikle işine son verirdim.