SON günlerde piyasa iktisatçıları ve Hazinecileri arasındaki moda tartışmalardan biri "enflasyonun yüzde 10’un altına inip inmeyeceği" oluyor.
Önümüzdeki salı günü açıklanacak enflasyon rakamı ne olacak bilinmiyor ama, eksi ya da artı, sıfıra yakın çıkma ihtimali yüksek. Ancak daha sonrasında artık bir düşüş değil aksine artış bekleniyor.
Dolayısıyla yıl sonunda enflasyonun yüzde 10’un altında çıkma ihtimali bizce hiç yok. Mayıs sonu itibariyle yıllık TÜFE enflasyonu yüzde 9.23 olmuştu ama haziran rakamından sonra bizce artacak gözüküyor. Yani bu yıl içinde faiz indirimi de giderek hayal oluyor.
Her şeyden önce şunu söylemek lazım ki; kim gelirse gelsin, seçim sonrasında oluşacak Hükümetin yapacağı ilk icraatlardan biri birikmiş zamları yapmak olacak. Bu zamlardan kaçış imkansız olduğu için, gelecek Hükümetin başka çaresi bulunmuyor.
Zamların başında elektrik geliyor. Şu anda elektriğe zam gereğinin yüzde 20’yi bulduğu, teknisyenler tarafından açıkca söyleniyor. Seçim sonrasında kaç parça halinde gelir bilmiyoruz ama bir an önce bu zammın yapılması gerekiyor. Bunun yanı sıra doğalgazda da bir zam ihtiyacı bulunduğu ama şimdilik yüksek olmadığı söyleniyor. Petrol fiyatlarındaki artışın 6-9 ay gecikmeli doğalgaz fiyatlarına yansıdığı düşünülürse, şimdiki ihtiyacın üzerine, yıl sonuna doğru doğalgazda yeni zam gereğinin ekleneceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bunun da ötesinde uygulanan ve giderek hızlanan bir seçim ekonomisi mevcut. Yani mali disiplindeki bozulmanın enflasyon üzerine epeyce bir yük getirmesi de kaçınılmaz.
İşçilere yapılan seçim zammı, hububata verilen fiyat ve kuraklık nedeniyle getirilen kolaylıklar, her biri Merkez Bankası’nın uyardığı gelirler politikasına aykırı uygulamalar. Yani bir talep artışı ve bunun getireceği ek enflasyon yükü kaçınılmaz.
Özetle; yılsonunda enflasyonun tek hanede kalması hemen hemen imkansız gözüküyor.
IMF’DEN ENFLASYON UYARISI
Seçim sonrası gelecek Hükümetin bizce ekonomide ilk uğraşması gereken konuların başında enflasyonla mücadelenin yeniden tazelenmesi gelecek. IMF Türkiye Temsilcisi Hugh Bredenkamp’ın önceki gün TÜSİAD toplantısında verdiği mesajlar da çok açık. Büyüme hızının yeniden artırılmasının gerektiğini, bu arada "2007’den itibaren politikaların biraz daha enflasyonist baskılara karşı sıkılaştırılması gerektiğini" de söylemiş.
Bredenkamp’ın enflasyonla mücadelenin yeniden ele alınmasını isteyen bu sözleri ile birlikte "ekonomik hassasiyetlerin de ele alınmayı beklediğini" söylemesi, bizce ilginç. Çünkü bu sözler, seçim ekonomisi uygulandığı ve yeniden bir ayar gerektiği anlamına geliyor.
Bizce bundan daha ilginci, Bredenkamp’ın ilk kez Merkez Bankası’na ilişkin eleştiride bulunması. Bredenkamp, "Merkez Bankası’nın istikrarı sağlamakla birlikte artık, enflasyonla mücadeleyi yeniden daha güçlü bir şekilde ele alması gerektiğini" söylemiş.
Diplomatik dille yapılmış bu eleştirilerin asıl anlamı ise IMF’in "Merkez Bankası’nın enlasyonla mücadeleyi gevşettiği"ni saptamasıdır ve en hafif deyimle uyarıdır.
Bredenkamp’ın söylediklerinden yola çıkarak, seçim sonrasında yeni bir program ihtiyacının IMF tarafından da görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu program IMF’le birlikte mi yapılır bilmiyoruz ama normal şartlarda borcumuz kalacağı için IMF’in gözetiminin devam edeceğini söylememiz gerekir. Eğer gelecek iktidar "Ben IMF’e borcumu öder, izleme programına da yanaşmam" derse, bizce çok büyük hata yapar.
Türkiye’nin kendine özgü, istihdamı artıracak yeni bir ekonomik program yapması gerektiği tüm partiler tarafından açıklanmaya başladı. Ancak partiler, aynı zamanda Türkiye’nin yeniden dış piyasalara güven verme ihtiyacı olduğunu da unutmamalı. Yani öyle bir program yapılmalı ki; ekonomide mali disiplin yeniden sağlanıp, aynı zamanda yeni bir atağa kalkışılabilsin. Bu iki ihtiyacı da bir arada ele alan bir program yapılmak zorunda.
Bu arada IMF’yle en azından "yakın izleme" anlaşması devam ederse, kendi programımıza destek sağlanırsa dışarıda, dolayısıyla içerde güven tazelenmesi çok daha kolay olacaktır.