RUSYA birkaç yıldan beri G-8’lerin üyesi. Dünyanın en zengin ve nüfuzlu ülkeleri ile aynı grup içinde yer almayı başardı.
Ne var ki, ABD’nin Çek Cumhuriyeti ve Polonya’da füzesavar füze sistemi yerleştirmek projesine karşı çıkması, geçen hafta Almanya’nın ev sahipliğinde yapılan toplantıda Putin ile Bush arasında ciddi bir gerginlik yaşanabileceği kaygısına yol açmıştı. Putin’e göre ABD projesi doğrudan Rusya’nın savunmasını zayıflatmayı hedef alıyordu ve dolayısı ile Rusya kendi füzelerini Avrupa’ya yönlendirebilirdi.
Fakat G-8’ler zirvesinde Putin bu sefer esnekliği tercih etti ve Azerbaycan’daki Rus üssünde bulunan bir radarın ortak kullanılmasını önerdi. Bush ise öneriyi hemen reddetmedi, bunun inceleneceğini bildirdi. Putin ayrıca herhalde latife şeklinde radar tesisinin Türkiye’de veya Irak’ta da kurulabileceğini öne sürdü. Bugünkü koşullarda ABD’nin Türkiye’ye böyle bir yaklaşımda bulunması düşünülebilir mi?
* * *
Rusya’nın son zamanlarda sesini yükseltmesinin nedeninin çeşitli izahları var. Bazılarına göre Rusya Batı’nın kendisine gücü ve jeopolitik konumu ile orantılı davranmadığından şikáyetçi. Diğerlerine göre ise Rusya’nın emperyal dürtüleri son zamanlarda petrol fiyatlarının ve Rus gazına bağımlılığın artması ile yeniden canlandı.
Özellikle geçen yıl Avrupa’ya gaz sevkıyatının bir süre durdurulması enerji şantajı şeklinde yorumlandı. Rusya NATO’nun kendi sınırlarına kadar uzanmasını ve Baltık ülkelerini de kapsamasını bir türlü hazmetmemişe benziyor. Rusya’nın Ukrayna, Gürcistan, Moldova gibi komşularına karşı baskı ve içişlerine müdahale siyaseti de tabii gözden kaçmıyor.
* * *
Rusya ile Batı arasındaki bir anlaşmazlık sebebi de Kosova’nın statüsü. Moskova Kosova’nın bağımsızlığına muhalefet ediyor. Fakat Batı’nın ısrarı ile bağımsızlık gerçekleşirse, Güney Osetiya, Abhaziya ve Kırım’da ayrılıkçı cereyanları tahrike hazırlandığı izlenimini veriyor. (Kosova’nın bağımsızlığının yansımalarını galiba Türkiye’nin de biraz düşünmeye başlamasında yarar var.)
* * *
Peki Rusya ne kadar güçlü? Ukranya’nın mufalefet lideri ve eski başbakanı Tuliya Tymoshenko "Foreign Affairs" dergisinin son sayısındaki makalesinde bu konuyu irdelerken, Rusya’nın bugün bir trilyon dolarlık bir ekonomiye, dünyanın üçüncü en büyük döviz rezervine, muazzam bir ödemeler dengesi fazlasına sahip olduğunu ve rublenin konvertibiliteye kavuştuğuna işaret etmiş. Fakat madalyonun öbür tarafına dikkati çekmekten geri kalmamış:
Alkolizm ve sağlık sisteminin çöküşü bir demografk felakete yol açacak boyutlarda. Nüfus her yıl 700,000’lik bir azalma kaydediyor. Rus ordusunda yolsuzluk çok yaygın. Rusya’nın ekonomik gücünün temelini oluşturan petrol ve gaz endüstrisinde de önemli kırılganlıklar mevcut.
Bu endüstri artık çok geniş ölçüde devletleştirildiği için yatırım celbedemiyor ve modernleşme ve büyüme potansiyelini kullanamıyor. Yeni gaz yataklarının işletilmesinin maliyeti Kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya oranla çok daha yüksek. Gazprom iç talebi ve ihracat yükümlülüklerini karşılamada anlaşılan gittikçe sıkıntı çekebilecek.
* * *
Rusya kuşkusuz tarih boyunca olduğu gibi bugün de büyük bir soru işareti. Emperyal güdülerini frenlemek politikası yanında onu çeşitli alanlarda uluslararası işbirliğine katılmaya teşvik edecek bir açılım politikasına ihtiyaç duyuluyor. Türkiye açısından tabii en acil sorun gaz ikmalinde çok yüksek oranda Rusya’ya bağımlılığı.
Bu bağımlılığı azaltmaya yönelik enerji politikamızın son zamanlarda bazı tıkanıklıklarla karşılaştığı da bir gerçek.