PROFESÖR Dr. Osman Müftüoğlu, birtakım dış mihrakların gazına gelerek milletimizi otçul bir yapıya yönlendiren, görüşleri bazı çevrelerde destek de bulan bir tıp insanı.
Bundan birkaç yıl önce "Detoksu yerim, yaşasın Retoks" başlıklı bir bilimsel makale kaleme almıştım.
Bu makalede Profesör Osman Bey’in halkın üzerine saldığı kötü kolesterol böcüğü paniğine meydan okumak gerektiğini, bunun yolunun da "Retoks"tan geçtiğini belirtmiş, formülü de açıklamıştım: Mangala eti buzağı şeklinde yatırıp, rakıya ve sigaraya abanıyoruz...
* * *
Profesör Osman Bey, sanırım o günlerde ayar olup, kendine rakip belledi beni.
Bir iki kez haber yolladı "Bir barış salatası yiyelim, lifli gıdalara yönelelim, Aloe Vera özütü içelim..." gibilerden...
"Bırakınız bu Montinyak ayaklarını Profesör! Sizi mumbar manyağı yaparım!" demedim tabii...
Sonra karşılaşmalarımızda "Oooo Hocam, iyi kolesterolünüz bol olsun" şeklinde medeni yaklaşımlar sergiledim hatta.
"Yiğidi öldür, hakkını yeme" demişler, açıkçası o da benim ağzıma Brüksel lahanası tıkıştırmaya filan kalkışmadı.
Sadece bir kokteylde arkadaşlara tatlı tezgáhının yanında "Bak supangleyi baklavanın üstüne koyacaksın. Çikolatanın akıp pörtlemesini engellemek için de kurutulmuş kayısıyla yanlardan destek yapacaksın" şeklinde ufuk ve iştah açıcı konuşmalar yaparken Profesör Osman Bey’in gözlerini kısarak baktığını hatırlıyorum.
Canı çekti herhalde demiş, üstünde çok durmamıştım.
* * *
Fakat geçen pazar Sayın Profesör’ün köşesinde şunları okudum:
"Eğer her gazeteci Kanat Atkaya veya Sebati Karakurt gibi besleniyor olsaydı, ülkede ne sağlıklı ne de 50 yaşın üstünde gazeteci kalırdı. Sebati kardeşimi Okinawa’da bile ıslah edemedim.
Duyduğuma göre Kanat ve Sebati Beyler takımına son zamanlarda sevgili Latif Demirci de katılmış.
Üçü birlikte bir yandan beni çekiştiriyor, bir yandan da Beyoğlu, Galata kebapçılarında damarlarını nasıl tıkayacaklarını araştırıyorlarmış!"
* * *
Bu harekete karşılık kendisini açıkça kebaba davet etme kararı aldım:
Profesör Osman Bey, sizi kardeşim Zübeyir’in ocakbaşına, yiğidin harman olduğu, etin kemikle buluştuğu, yağların cozurdaya cozurdaya ocakta döndüğü yere davet ediyorum.