İSTANBUL’da dün verilen iki mesajın altını çizmek istiyorum.
Demokrasi ve uzlaşma.
Dünkü mitingde öne çıkan mesajlardan biri "Ne din devleti, ne darbe" idi.
Eğer asker, mitingden hemen önce uyarıda bulunmasaydı bu slogan atılmayacaktı.
Zaten din devleti tehdidine karşı yürüyenler eğer böyle bir slogan üretiyorlarsa bunu doğrudan askeri müdahaleye karşı sivil bir yanıt olarak değerlendirmek gerekir.
Ankara’nın ardından İstanbul’daki miting, yıllardır siyasete ilgisini kaybeden, sandık başına bile gitmek istemeyen kitlelerin geri dönüşünü simgeliyor bana göre.
Ve bu geri dönüş sırasında, askeri müdahalelere de artık kesin yanıtını veriyor.
Askerle değil, sivillerle siyaset.
Atatürkçülüğün, laikliğin sadece askeri müdahalelere çanak tutan zihniyet sahiplerinin endişesi olmadığını gösteren, ezberleri değiştiren yeni bir dönem.
Bu kalabalıklara bakarak, demokrasinin bu ülkeye yerleşmeye başladığını artık rahatça söyleyebiliriz.
Askeri muhtıralar ve "ben yaptım oldu" tepeden inmeciliğiyle bir yere gidilemeyeceğinin nazik mesajını bu halk verdi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hükümet bu kadar dayatmacı bir yol izlemeseydi, her şey son ana kalmasaydı, daha yumuşak bir yol izlenseydi meydanlar bu kadar kalabalık olur muydu?
* * *
DÜN sabah, yola çıktığımda genç kızlar, çocuklar, kadınlar dikkatimi çekti. Ellerinde bayrak tek başlarına miting meydanına yürüyerek gidenler.
Bir genç kız, "Biz, Kürt, Türk, Çerkez, Müslüman, Hıristiyan kim olursak olalım burada Türk bayrağının altında bir olduğumuzu gösteriyoruz" diyordu.
Bir kişinin saptaması değil ortak bir talep.
Siyasete ve siyasetçilere, "Artık bu birlik için harekete geçin" uyarısıdır bu.
Önümüzdeki dönemde siyaset Türkiye’yi normalleştirmenin formüllerini bulmak zorunda.
Başörtüsünü bölücü simge olmaktan çıkartacak, PKK dayatmacılığına karşı Kürt sorununu ulusal bir sorun olarak ele alacak çözümleri de halka sunmak zorunda siyasi partiler.
Bundan sonra, Türkiye’de bu sorunları gerçekten dikkate alıp çözüm düşünmeden siyaset yapılamaz.
O, uzlaşma denen sihirli ortak noktayı bulmadan geniş kitle partisi olunamaz.
* * *
KADINLAR, önümüzdeki seçim döneminde çok daha görülür biçimde siyaset yapacaklar. Dünkü mitingin bu yönünü de görmek gerekiyor.
Bugüne kadar erkek kahvelerinde propaganda ile yetinen ya da ellerinde yüz gram kahve ile ev ev dolaşarak oy isteyenler kadınlara seslerini böyle ulaştıramayacaklarının farkına varmalılar.
Kadınlar, siyasete el koyuyor. Siyasetin dinamik gücü haline geliyorlar.
* * *
ÇAĞLAYAN’dan, algıladığım ikinci önemli mesaj ise siyasi partilere yapılan birleşme çağrısı idi. Ben bunu sadece sağ ve soldaki siyasi partilerin birleşmesi olarak algılamıyorum.
Bugün halkın talebi olan laik demokratik, sosyal hukuk devleti Türkiye vizyonunu, farklılıklara yaşam hakkı tanıyan bir zihniyet ikliminde hayata geçirmeye aday bir siyaset arayışı olarak yorumluyorum.
Böyle bir siyasi oluşum, seçimlere bu kadar kısa bir zaman kala ortaya çıkabilir mi, sanmıyorum.
Ama var olan siyasi hareketler bu talebi mutlaka ciddiye almak zorunda. Çünkü halk siyasete geri döndü.