Tebessümün zaferi

DÜŞÜNÜN:

Ta Milli Nizam’dan beri Milli Görüş partilerinin içinde yer almış bir "Hacı Amca" olan Kayserili Ahmet Hamdi Gül, bir Cumhuriyet bayramı günü dünyaya gelen oğluna "Cumhur Abdullah" ismini vermiş. Bu şu anlama gelmektedir:

Dini bütün bir zat olan Ahmet Hamdi Bey, 1950 yılında Cumhuriyet ile en küçük bir sorun yaşamıyormuş! "Hacı Amca", hem dindarmış, hem de oğluna "Cumhur" adını verecek kadar da cumhuriyetçi.

Sonra araya Demokrat Parti girmiş, Milli Nizam’la başlayan süreç girmiş, Büyük Doğu girmiş, MTTB girmiş, İran Devrimi girmiş, 12 Eylül girmiş, Özal dönemi girmiş, 28 Şubat girmiş, Yenilikçilik girmiş...

Ve bütün bu hercümercin ardından "Hacı Amca"nın oğlu Cumhur Abdullah Gül’ün siyasal duruşu ve geçmişi ortaya çıkmış.

Bugün sorulması gereken soru şudur:

Bir insan, sadece bir siyasal duruÅŸtan ve geçmiÅŸten mi ibarettir? KiÅŸilik farkı, üslup farkı, stil farkı önemsiz midir?Â

Mesela "Bitmeyen tebessüm"ün hiç mi önemi yoktur? Eğer bu sorulara cevabımız "Evet" ise...

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına da şiddetle muhalefet ederek...

"Ne farkları var? Erdoğan’la aynı düşünce dünyasından geliyorlar" diyebiliriz.

"İkisi de Milli Görüş’ün rahle-i tedrisinden geçmiştir" diyerek kestirip atabiliriz.

"İyi polis / kötü polis" şakaları yapabiliriz.

Ama bir insanın sadece bir siyasal duruştan ve geçmişten ibaret olmadığı kanaatindeysek...

Abdullah Gül’e bir şans tanımak zorundayız.

O bitmeyen tebessüm hatırına...

O anlayışlı tutum hatırına...

O merkeze gelme hevesi hatırına...

O herkesi kucaklama sözü hatırına...

Evet...

Bir şans tanımalıyız Abdullah Gül’e...

Arınç Saadet’e gitsin

İDDİASIZ ve güçsüz bir ismin Çankaya’ya çıkması, tersinden bir Yıldırım Akbulut modelinin oluşmasına neden olabilirdi.

Bu nedenle...

Partinin en güçlü iki isminden biri olan Abdullah Gül’ün Çankaya’ya aday gösterilmesi önemlidir. Ancak Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın tutumu, Abdullah Gül’ün adaylığına gölge düşürmüştür.

Her şeyden önce...

"Abdullah Gül ya da Tayyip Erdoğan dışında bir isim aday olursa ben de aday olurum" diyerek, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığının "Bir şantajın ürünü" olduğu kanaatini uyandırmıştır.

Ayrıca...

"Toplumu rahatlatacak arayışlar" karşısında "İlle de Milli Görüşçü olsun" tarzında uzlaşmaz bir çizgi izleyerek, kutuplaşmaya muhteşem bir katkı sunmuştur.

Ve ÅŸimdi...

"İnat ettim ve Abdullah Gül’ün adaylığını sağladım" tarzı bir havadadır.

Oysa...

Arınç’ın şantajı olmadan Gül’ün adaylığı söz konusu olabilseydi...

Gül’ün işi çok daha kolay olacaktı...

* * *

Ayrıca...

Bülent Arınç, eğer parti içinde "Milli Görüş kökenine sadakat" konusunda bu kadar duyarlılık gösterecek idiyse...

Neden Saadet Partisi’nde kalmak yerine...

Merkeze yaklaşma arzusu taşıyan bir partinin kuruluşunda görev aldı ki? Ne yani?

AKP merkeze yaklaştıkça...

"Durun bakalım... Bizim bir geçmişimiz var..." falan diyerek Milli Görüş gömleğine mi sarılacak?

Bence Gül’ün adaylığının belirlenmesindeki süreç, Bülent Arınç’ın böyle bir misyonu olduğunu kanıtlamıştır.

Ve bundan sonra bu misyon, Erdoğan’ın ve AKP’nin en büyük handikapı olacaktır.

Baykal sözünde durmadı

TAYYİP Erdoğan’a, "Aday olma! Olmazsan korktun kaçtın" demem demişti...

Erdoğan aday olmadı...

Hemen Baykal’a baktık:

"Bu bizim zaferimizdir... Erdoğan’ın aday olmasını engelledik" diyerek, "Korkutup kaçırdık" edebiyatı yapmıştır.

KeÅŸke...

Sözünde durarak...

En azından Tayyip Erdoğan’ın aday olmama kararını kutlama olgunluğunu gösterebilseydi...
Yazarın Tüm Yazıları