Bir ’Cumhurbaşkanı kim olsun’ araştırması
PaylaÅŸ
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
MÜLKİYELİLER Birliği Vakfı Yönetim Araştırmaları Merkezi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Doç. Dr. Metin Özuğurlu sorumluluğunda ve 16 devlet üniversitesindeki öğretim üyelerinin yönetiminde 16 ilde büyük bir "seçmen eğilimleri araştırması" yaptı.
Araştırmanın ara raporu, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili sonuçları içeriyor.  "Cumhurbaşkanı kim olmalıdır" sorusuna verilen yanıtların yüzde 51’i "Ahmet Necdet Sezer gibi birisi" şeklinde.
"Modern kimlikli bir kadın olmalıdır" diyenlerin oranı ise yüzde 10.6.
Ankette "Recep Tayyip Erdoğan" ve "Erdoğan dışındaki bir AKP’li" seçenekleri de var.
Dolayısıyla "Cumhurbaşkanı, AKP dışından olsun" diyenler yüzde 61.6 gibi büyük bir çoğunluk.
Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı olarak görmek isteyenlerin oranı yüzde 13.1.
"Erdoğan dışındaki bir AKP’li olsun" diyenler ise yüzde 12.6.
Üçüncü eğilim ise AKP ve CHP’nin üzerinde uzlaşabileceği bir isim arayanlar. Bunların oranı da yüzde 12.7.
Araştırmadaki en çarpıcı sonuçlardan birisi de gelecek seçimlerde AKP’ye oy vereceğini söyleyen deneklerin yüzde 65’inin Erdoğan dışındaki seçeneklere yönelmiş olması.
AKP seçmeninin yüzde 30’u, AKP kimliği dışında bir cumhurbaşkanı seçeneğini tercih ediyor.
Araştırma ortaya koyuyor ki AKP’ye oy vereceğini söyleyenlerin talebi, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda uzlaşmacı ve çatışmadan kaçınıcı bir tutumun benimsenmesi.
Bu tutum esas olarak AKP’ye merkez sağ parti özelliği kazandıran seçmende belirginleşiyor.
Buna karşılık eski "Milli Görüş geleneğinden" gelen seçmenler, kamplaşmacı ve çatışmacı bir eğilim içindeler.
Bu da ortaya koyuyor ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde keskin bir kamplaşmaya yönelecek AKP, merkez sağdaki seçmen nezdinde olumsuz olarak etkilenecek.
Muhalefetin okuması gereken mesaj
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ankara’daki mitingden tarihi mesajlar çıktığını düşünüyor. Fikret Bilá’ya verdiği demeçte, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, "Tandoğan’ın mesajını iyi oku" diye sesleniyor.
Tandoğan’ın mesajını iyi okuması gereken siyasetçilerden biri de Deniz Baykal olmalı.
Ankara’daki mitinge katılanların kimler olduklarına bakarak buna başlayabilir.
Ankara’daki mitinge katılanların ezici çoğunluğu işinde gücünde, AKP iktidarının icraatından memnun olmayan, yaşam biçimlerini korumak konusunda hassas, sıradan vatandaşlardı.
Ve onların bu tepkilerini yönlendirecek, seçimlerde etkin bir güç olarak iktidarın karşısına çıkabilecek olan da anamuhalefetin lideri Baykal’dan başkası değildi.
Baykal, böyle kitlesel bir muhalefetin lideri olmak yerine, katılımcısı olmayı tercih etti.
Miting boyunca, miting alanındaki demokratik sol muhalefetin iki liderinin yan yana bile gelmemeleri de bir başka dikkat çekici durum.
Halkta, AKP iktidarına karşı birikmiş öfkenin elle tutulur bir siyasal muhalefete dönüştürülemiyor olmasının tek sorumlusu da buydu zaten: "Partim küçük olsa da benim olsun" anlayışı!
Seçimlere, bütün bu sorunları aşmaya yetecek vakit varken muhalefet liderlerinin bu mesajı tekrar tekrar okumalarında yarar var.
Kurallara uyulsa bugün ağlamayacaktık
BÜTÜN ülkeyi derin bir acıyla sarsan trafik kazasının ardından, okul gezileriyle ilgili yönetmeliğin değiştirilmesine karar verilmiş.
Bugün Hürriyet’te okuyacağınız haber, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in bu konuda talimat verdiğini anlatıyor.
Ve üzülerek söylemeliyim ki on tane daha yine yönetmelik yapılsa işe yarayacağı konusunda hiç umudum yok.
Çünkü zaten mevcut kurallar uygulanmış olsaydı, büyük olasılıkla böyle bir felaket yaşamayacaktık.
Yolculuğun planlandığı andan, otobüsün İzmir’den Aksaray’a gelene kadar geçen süre içinde denetim görevleri gereği gibi yerine getirilseydi böyle mi olurdu?
Normal trafik kontrollerinde kolayca belirlenebilecek "fazla yolcu, tek ve uykusuz sürücü, emniyet kemerlerinin kullanılmaması" gibi kusurlar düzeltilebilseydi, bütün ülke gazetelerdeki masum yüzlere bakarak ağlar mıydı?