Sen gidersen...

SİZLER hiçbir zaman okuduğunuz gazetenin içinde neler olup-bittiğini tamı tamına bilemezsiniz.

OkuduÄŸunuz bir tek sütunluk haberi yazan muhabirin dahi ne kadar koÅŸuÅŸturduÄŸunu, ne kadar ter döktüğünü, ne kadar duygu dalgalarıyla boÄŸuÅŸtuÄŸunu bilemezsiniz.Â

Bir fotoğraf, bir yazı, bir röportaj...

Kimi zaman içeride kıyametler kopar.

Bilgisayarların tuşlarına damlayan gözyaşlarından tutun, yumruklanan masalara, ya da birbirine karışan sevinç çığlıklarına kadar.

Bizler ağzımızı-gözümüzü silip "kızılcık şerbeti" içmişçesine çıkarız sizlerin karşısına.

*

Dün genç bir okurumun, kimi haksız suçlamaların etkisinde kalıp ya da öylesine Hürriyet’e kızıp gönderdiği "hoşçakalın" mesajını okuyunca düşündüm:

Ä°yi ama nereye?..

Bizi bırakıp nereye?..

Hürriyet’i savunmak istemem.

Uğruna sabahlara kadar yatağımda dahi kıvrandığım, sık sık "kovulma rüyaları" gördüğüm, her yazıdan önce "iyi yazı olacak" diye sevindiğim, her yazıdan sonra "kötü yazı oldu" diye üzüldüğüm, beni milyonlarca can dostum ile tanıştıran gazete hakkında konuşmak, herkesten önce benim hakkım değil midir?..

Tarihçiler tarihi yazarken Hürriyet’e bakacaklar.

Çünkü Hürriyet; rahat-umursamaz-hoşgörülü gözükse de kaşlarını çattığında, tarihe iz bırakacak demektir.

Misal; birkaç gün önceki mitingi anlatan, tarihe belge olacak en iyi fotoğraf, sürmanşette boydan boya Hürriyet’te yayınlandı.

Ve o mitingi en iyi anlatan başlık...

Ya da diyelim ki:

Türk medyasında bizim yazılarımızı sayfalarına koyabilecek (bir-iki radikal, az tirajlı gazete dışında) gazete var mı?

*

Sen gidersen...


Ben her sabah karanlığında, caddelerden, bulvarlardan, sokaklardan süzülüp işyerlerinin, mekánların, evlerin kapılarını tıkırdatarak... Yüreklerimizdeki acıları, endişeleri, sevinçleri kimlerle paylaşırım?..

Bildiğim tek buluşma adresi burası...

"Hoşçakal" notunda takılı kaldı gözüm.

Ä°yi ama...

Bizi bırakıp nereye?..
Yazarın Tüm Yazıları