"’İçine kapanık, şahane, dáhi piyanistin kazandığı paraları çatır çatır markalara harcatan kadın’ imajına ne diyorsunuz?"
Fakat röportajın tamamında Akson’un, "bu ilişkinin ana temasının aşk olmadığı"nı düşünenlerle aynı fikirde olduğu da açıkça görülüyordu.
Ama bu ilişkiyi ikinci defa bu köşeye taşımamın nedeni bu röportaj değil. O sadece bir örnek çünkü. Genelde Hande Ataizi’nin, Cem Yılmaz’ın o unutulmaz reklamındaki gibi, ilişkilerinin olsa olsa "tamamen duygusal" olacağı yönünde bir inanış var. Özellikle basında. Buna takıldım.
Halbuki düşünüyorum da Hande’yi hiç "para babası" denilen adamlarla yan yana görmedim bugüne kadar. Bir zenci vardı benim bildiğim, sonra o "ana-baba kuzusu" avukat, bir iki genç adam.
Ha, avukatın babasının çok parası vardı.
Bu mudur damganın nedeni?
Bu kadar kolay mıdır?
Fazıl Say’dan çocuk sahibi olarak geleceğe yatırım yapacağı söyleniyormuş. Dünya çapında bir piyanistten çocuk yapmak isteyebileceği kimsenin aklına gelmiyor.
Evet, aşktan geberiyor olmayabilir Hande Ataizi. Fakat kim geberiyor ki bu devirde, söyler misiniz?
Bu adamla bu kadın birbirlerine iyi gelmişler işte!
Nesini kurcalıyoruz daha?
Nedir istediğimiz?
Bir kadının, sevgilisi olan bir erkeğe, parayla, bankada istiflemenin dışında başka işler de yapılabileceğini göstermesinin nesi kötü?
İyi giyinmeyi, iyi bir otelde kalmayı, iyi bir şarap içmeyi öğretmesinin mesela?
Geç bile kalmış Fazıl Say. İyi olmuş, Hızır gibi yetişmiş Hande Ataizi.
Ayıptır arkadaşlar!
Taşlayacaksınız neredeyse insanları.
Adamcağızın dişine bile laf ettiniz.
Ama haklısınız "ádet"i bozmak istemiyorsunuz. Ádet, içimizden sivrilenin kafasına kürekle vurmaktır. Fazıl Say dünyaca ünlü bir piyanist olarak bunu çoktan hak etmişti!
Hande Ataizi bu hususta da Hızır gibi yetişti, vesile oldu!
MIŞ-MUŞ
Baykal, "Asker konuşmasın diye konuşuyorum" demiş.
Dublajcı.
Erdoğan, Baykal’a "Kimsin sen yahu!" demiş.
E, dublajcı dedik ya!
Ev kadınının, aile bütçesine yüzde 31 katkısı varmış.