Geçtiğimiz pazartesi günü Milliyet’te, Çetin Altın’ın "Küçük Kızın Öyküsü" başlıklı yazısını okurken "Bu benim!" dedim.
Öyküdeki kız, ana-babasının durmadan tekrarladığı "Dersine çalış" öğüdüne öyle bir kulak veriyor ki, 78 yaşında hayata gözlerini yumana kadar, durmadan, bıkmadan usanmadan, neredeyse başka hiçbir şey yapmadan dersine çalışıyor. Son nefesini verirken bile "Dersimi bitiremedim" diye fısıldıyor.
Aslında hepimiz buyuz.
En haylazımızın bile içine işlemiş.
Çalışmasak bile biliyoruz.
"Ders çalışmamız lazım!"
Ve derinlerde bir yerde bir suçluluk duygusu daima...
Mesela bir iş gününde, herkes çalışıyorken ve sizin de bir işiniz varken, kaytarıp balık tutmaya gittiğiniz oldu mu hiç?
Veya yatıp uyuduğunuz?
Nasıl hissettiniz kendinizi?
Tam çıkarabildiniz mi tadını?
Yoksa "Kahretsin! Gidip çalışsaydım daha iyiydi" diyecek kadar suçluluk mu duydunuz?
Birileri bizi durmadan ders çalışmaya çağırıyor.
Bakın şu satırlar için bile yarın bir okur uyarabilir beni...
"Ciddi şeyler yazınız!"
"Memlekette bin türlü mesele var, haberiniz yok mu?!"
Eyvah!
Ne var sahi bu sıralar?
Dersime çalışmadım!
Martılara, sararan yapraklara falan daldım da...
Bir yerde bir felaket yaşansa kendimden bileceğim.
"Dersime çalışmadım, ben sebep oldum!"
Öğretmeniniz kalmasa, ana-babanız pes etse, yine de daima birileri bulunuyor sizi uyaracak...
"Dersine çalış!"
Ben de yapıyorum zaman zaman.
Daha bu pazar günü yaptım. Kenan Evren’e.
Dedim ki: "Kimse ciddi bir konuda danışma gereği bile duymuyor. En büyük cezadır bu."
Oysa nesi ceza bunun?
Kendi tercihi bir kere...
Ankara’da dört duvarı kitaplarla dolu bir odada oturup, gelene gidene "Bakınız şimdi!" diye başlayan öğütler verebilirdi.
Oysa Marmaris gibi bir cennette "Güya ben Sibel Can’a demişim ki" demeyi tercih ediyor.
Ferrari’sini satmış adam..
Bense "Dersine çalışmıyor" diyorum hálá.
Tövbe!
Çocuk yapılacak
Bizim kadar planlı programlı millet yoktur!
Üç kişinin biraraya geleceği toplantıları organize edemediğimize, neticenin her seferinde fiyasko olmasına bakmayın.
Hayatımızı organize etmede birinciyiz! Ben bunu da beceremem gerçi. Belki de ajanda kullanma alışkanlığı edinmediğimden.
Fakat şunu bile ajandasına yazanlar var galiba. "Çocuk yapılacak." Hatta nereden temin ediyorlarsa, ileriki yılların ajandasına da not düşüyorlar tahminimce. Çünkü "Dört çocuk yapılacak" diyen var. E, bir seneye sığdırılamayacağından... Hem zaten daha ortada çocuğun babası olacak adam da olmadığından...
Fakat işte çocuk sayısı önceden belli.
Kadınlar yapıyor bunu daha çok. Ünlü kadınlardan bahsediyorum elbet. En son Güzide Duran dört çocuğun müjdesini verdi hepimize.
Analık duygusu doğuştan yerleşmiş oluyor kadının içine demek ki daha ortada sperm yok yumurta yokken, annelik sevincini peşin peşin paylaşmak istiyorlar.
Ancak evlenip barklandıktan sonra "Çalışmalara başladık" diye haber verenlerse gecikmiş oluyorlar ötekilere göre!
Bunu bilir bunu söylerim, planlı olacaksınız! Bakın ben yapamadığımdan çocuk falan da yok.
Bu da bir nevi "dersine çalışmak" olabilir. Öyle kendinizi salak salak hayatın akışına bırakmayacaksınız. En azından sordular mı cevap verebileceksiniz... "Dört çocuk."
Nüfus planlamasına da faydalı. Bilelim kim kaç çocuk yapacak!
MIŞ MUŞ
Æ Yağmur Atacan "Pınar’ın en çok sırtını beğeniyorum" demiş.
Çocuk tecrübesiz, iyi bir şey söyledim zannediyor. Kadın kısmı daha az beğenilen yerlerinin tek tek hesabını sorar oğlum!
Æ Türk erkekleri 60’ından sonra ayda ancak bir kere seks yapabiliyorlarmış.
Ne?! Evi barkı terk etmeye değmez ayol!
Æ Kadınlar üç kat fazla konuşuyormuş.
Kadınların neden çok konuştuğunu bilmem(!) ama erkeklerin neden az konuştuğunu biliyorum. Karşılarında leb demeden leblebiyi anlayan zeki bir cins var.