Bu yazımı bütün politikacılar ve medya sorumluları çok dikkatli okusun!
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
’ANADİLDE öğrenim’ iddialarına karşı çıkan bu kaçıncı yazım, kimbilir...
Sanırım, ilk kez TÜSİAD’ın (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) 2001 yılında yayınladığı "Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri ve AB Kopenhag Siyasal Kriterleri" adlı broşürünü okuyunca karşı çıkmıştım.
* * *
Broşürün 21. ve 22. sayfalarında "Anadilde eğitim" deyimi bilinçsizce kullanılıyordu. Bu deyim nereden çıkmıştı? Kopenhag Kriterleri’nin Türkçe, Fransızca ve İngilizce metinlerinde böyle bir deyim yer almıyordu.
Buna karşın 4 Aralık 2000 tarihli "Türkiye İçin Katılım Ortaklığı" belgesinin Türkçe metninin "Orta Vadeli Öncelikler" bölümünün sonunda "Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması. Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm -eğitim alanındakiler de dahil olmak üzere- kaldırılmalıdır" cümlesi yer alıyordu.
Yani "Anadilde öğretim" deyimi hiçbir metinde geçmiyordu. Bu bir çeviri hatasıydı ya da epeyce ağır bir yorum zorlamasıydı.
Bu "hata ve zorlama"lar medya kuruluşlarının ve basın ajanslarının dikkatsizliğinden kaynaklanabildiği gibi, tek merkezli bilinçli bir saptırma da olabilirdi.
* * *
Hatırlarsınız, bu konuda onlarca yazı yazdım. Kimi resmi ağızlar ve politikacılar gerekli düzeltmeyi yaptılar. Ancak medya dünyasında aynı titizliğe tanık olmadım.
Tartışmalı Eurling Raporu yayınlanınca da "Anadilde öğrenim hakkı" gene manşetlere çıktı. Oysa Eurling Raporu’nda "Kürt kökenli Türk vatandaşlarının kültürel haklarını özgürce kullanmalarına izin verilmesi" ("...allowing the free exercice of their cultural rights by Turkish citizen of Kurdish origin") cümlesinden başka bir koşul yer almıyordu.
Bu cümleyi "Türkiye’nin Kürt kökenli vatandaşları için anadilde öğrenim hakkı" olarak çevirmek ya da yorumlamak için insanın kötü niyetli olması gerekmez mi?
Hele 10 Ekim tarihli "Demokrasi Tütsüsü" başlıklı yazıma aktardığım Hatip Dicle’nin "Anadilde eğitim bizim asla vazgeçemeyeceğimiz bir konu. Bu, Kürtlerin kırmızı çizgisidir. Çocuklarımızın ’anadilde eğitim hakkı’ndan vazgeçmeyiz" cümlesi de işin ne denli ciddi boyutlara ulaştığını göstermektedir. İşin şakaya, ciddiyetsizliğe gelir yanı yok!
* * *
Bu nedenle, üyesi olduğum "Avrupa Şiir Akademisi"nin güz toplantısı için gittiğim Brüksel’deki çalışmalarımı sırf bu konuyu aydınlığa çıkartmak için iki gün uzattım. Ve bu konuyu Avrupa Komisyonu kadrosunun ileri gelen görevlilerinden biriyle görüştüm. Ardından yazılı bir görüşünü aldım.
Avrupa Birliği metinlerinde "Anadilde öğretim" anlamına gelecek bir şey bulunmuyor. Buna karşılık "Dilsel ve kültürel haklar" ve "Eğitim hakları" var. Bu hakları "Anadilde öğrenim hakkı" olarak çevirmek sahtecilik olur. Çünkü Avrupa Birliği, bu hakların içini doldurmayı üye ülkelere bırakıyor.
* * *
Kimse bana inanmak zorunda değil. İsteyen, kendi araştırmasını yapsın! Ben, bu yazımla, politikacılara ve medya kuruluşlarının yetkili ve sorumlularına sorumluluklarını anımsatmak istiyorum. Çünkü "Anadilde öğretim" deyimi ayrılıkçı fesadın en önemli işaretidir.