Kapıdaki çirkin görüntü

TAHA Akyol geçen hafta CNN Türk’teki programında, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’la yaptığı mülakatı yayınladı.

Gerçekten ilginç bir mülakattı.

Konu bir ara başkanın eşinin evin kapısında çekilmiş fotoğrafına geldi.

Hatırlayacaksınız o fotoğraf epey konuşulmuş ve ben de bunun üzerine bir yazı yazmıştım.

Durmuş Yılmaz hiç kıvırtmadan şunu söyledi:

"Kapıdaki ayakkabılar çirkin bir görüntüydü."

Şunları da söyledi:

"Ben kendi evimde ayakkabılarımı çıkarıp otururum. Bu iyi bir şeydir kötü bir şeydir diyemem. Benim hayat tarzım bu."

* * *

Ya kapıdaki ayakkabılar?

Onlar kendisini görmeye gelen gençlerinmiş. Kapıda ayakkabılarını çıkarmışlar.

Gençlerin kim olduğuna gelince.

Eğitim yardımı yaptığı öğrencilermiş.

Yılmaz, konuşmasında Poper’dan, Havel’den söz etti.

Belli ki dünyaya açık bir insan.

O görüntüyü savunmayacak kadar da gerçekçi.

Ayrıca son zamanlarda bankanın yönetimi konusundaki performansı da iyi.

* * *

Buradan şuraya geleceğim.

Kimse çıkıp bana "İmaj hiç önemli değil" demesin.

Evet çok önemli.

Çünkü kapıdaki ayakkabılar, yurtdışında birçok insan tarafından bana soruldu.

Demek ki onları da olumsuz etkilemiş.

Şunu iddia ediyorum.

Bu görüntüler, Durmuş Yılmaz gibi, belki de oturduğu yeri en fazla hak eden insanlara büyük haksızlık oluyor.

Yani en büyük haksızlığı, kendi imajını bozarak o insan kendine yapıyor.

O nedenle diyorum ki, dini hassasiyeti olan insanlar, bu sakilliklere herkesten daha fazla kendileri karşı çıkmalıdır.

Hürriyet’in dün anonsunu yaptığımız bugünkü manşeti çok ses getirdi.

Arayanlar arasında çok sayıda AKP’li de vardı.

Çünkü, İsmailağa çevresinde olup bitenler eminim onları da rahatsız ediyor.

Çünkü AKP’nin samimi insanları da, Cüppeli Ahmet Hoca tarzı olayları "kapıdaki çirkin görüntü" olarak kabul ediyor.

* * *

Samimi insanların dünyasında bu görüntü kirlenmesine yol açanların teşhir edilmesi emin olunuz ki İslam’a yapılmış en büyük hizmettir.

Dün arayan AKP’lilerden biri şu yorumu yaptı:

"Din profesyonelleştikçe yozlaşıyor. Siyonizm Museviliğin, Evangelizm Hıristiyanlığın, Fundamentalizm de İslam’ın profesyonelleşmesidir. Eğer üç büyük dinin samimi insanları bu yozlaşma ile etkili biçimde mücadele edemezse, sonuçta insanlar birtakım ne idüğü belirsiz yeni inanış biçimlerine kayarlar."

Bu analizin ana fikri çok açık:

"Fundamentalistler en çok İslamiyet’in geleceğini tehdit ediyor."

* * *

Başbakan Erdoğan dün ilk defa şunu söyledi:

"Cumhuriyetin değerlerine tehdit yok mu? Elbette var."

Bu ciddi bir saptamadır ve bizzat Başbakan tarafından telaffuz edilmiş olması önemlidir.

Milli Eğitim Bakanı Çelik kendisinin de kabul ettiği yanlışlıkları hiç komplekse kapılmadan düzeltiyor.

Görüyorsunuz, yavaş yavaş birbirimizle buluşabileceğimiz, yüz yüze konuşabileceğimiz ortak bir kamusal alana doğru geliyoruz.

Herkes kendi evinin önündeki çirkin görüntüleri temizlerse başkalarının evinin önündeki çirkin görüntüler üzerinde söz söyleme hakkı da artar.

Ayrıca inandırıcılığı artar.

Bu devam ederse, yakın bir gelecekte öyle bir noktaya geliriz ki, bakarsınız artık ne laikliğin, ne de irticanın tarifini yapmaya bile ihtiyaç kalmamış.
Yazarın Tüm Yazıları