"İKİNCİ dalga" edebiyatını bırakıp bundan böyle dışımızda gelişen beklentilerin bizde yarattığı dalgalara karşı nasıl bir tavır alacağımızı tartışmamız gerekiyor.
Çünkü, her dalga bir önceki dalgadaki gözlemlerle ekonomik birimlerin beklentilerini ve davranışlarını farklılaştırıyor.
Artık Amerika’da faizlerin artıp artmayacağını bir kenara bıraktık. Amerikan ekonomisinin hızlı bir durgunluğa girip girmeyeceğini tartışmaya başladık. Gerçekten de Amerikan ekonomisi hızlı bir durgunluğa girerse, tüm gelişmekte olan ülkeler için durum kötü demektir. Dalga üstüne dalga yeme olasılığımız giderek artmaktadır.
KARŞILIKLI TEST
Dalgalarla mücadele, dış yatırımcıların bizim piyasalarımızdan çıkmasını engellemeye yönelik değil, yerli ekonomik birimlerin Türk Lirası’nda kalmalarını sağlamaya odaklanmak zorundadır. Yerli ekonomik birimlerin davranışlarındaki radikal bir değişme küçümsenmeyecek zorluklar yaratır. Ortada ne enflasyon hedefi kalır ne de üretim. Önemli olan yerli ekonomik birimlerin sinirlerini bozmamaktır.
Dalgalarla mücadele sırasında faizlerin artması söz konusu olacaksa, faiz artışları yabancı yatırımcılara daha yüksek faiz verip içerde tutmayı özendirmek için olmayacaktır. Yabancılar çıkma kararı alırlarsa, biz ne yaparsak yapalım, çıkacaklardır. Önemli olan yerli yatırımcıların Türk Lirası’ndan çıkıp dövize yönelmelerini önleyebilmektir.
Yabancıların çıkmasıyla döviz kurları yükseliyorsa, döviz piyasasına yönelik müdahaleler yabancıların ucuz yollu çıkmalarına olanak vermek için değil, döviz kurlarının daha da yükseleceği beklentisine girebilecek yerli ekonomik birimlerin bu beklentilerine fren koymak içindir. Yerli ekonomik birimler eskiden olduğu gibi döviz büfelerinin iş hacimlerini artırırlarsa, dalgalarla mücadelede geç kalınmış olacaktır.
Mayıs ve haziran aylarında yaşanan dalgalanmayı ucuz atlattık sayılır. Dolar kurunun 1.30’lardan 1.70’lere tırmanmasını seyrettik. Ama, biraz geç de olsa, para piyasalarında kararlı görünen bir tutum takınarak piyasaları yatıştırabildik. Yaşananlardan parasal otorite de, ekonomik birimler de bir şeyler öğrendi.
Yeni dalgalarda, ekonomik birimler para otoritesinin yine geç kalıp kalmayacağını test edebilecektir. Dolayısıyla, para piyasalarında fiyatların tırmanması daha hızlı gerçekleşebilecektir. Buna karşılık, parasal otorite bundan böyle gerekli gördüğü müdahale için çok zaman harcamayabilecektir. Dolayısıyla, ileride yaşanacak dalgaların şiddeti bilinemese de, süresi kısalabilecektir.
IMF’NİN TUTUMU
Yaşanacak dalgaların şiddeti döviz rezervlerindeki değişmeyi belirleyen en önemli unsurlardan biri olacaktır. Döviz rezervlerinin düzeyini korumayı hedefleyen bir tutum ise küçük dalgaları dahi büyütebilecektir. Bu alanda Merkez Bankası’nın görüşleri kadar, IMF’nin de dalgalarla mücadelede alınması gereken tavırlar konusundaki tavsiyeleri önemlidir. Daha önceleri olduğu gibi, IMF "dalgalı kur sistemini" ders kitaplarındaki tanımıyla algılamaya devam ederse, sıkıntılar yaşamamız normal karşılanmalıdır.
Gelişmekte olan ülkelere karşı yabancı yatırımcıların alacağı tavırların sık değişmesiyle Türkiye gibi ülkeler sıkça dalgalanmalarla karşı karşıya kalacaksa, kur rejimi bu ülkelerde eskisinden daha çok tartışılacak demektir. Çünkü, her zamankinden daha fazla, enflasyon hedefi, döviz kurları düzeyi ve faizler arasında sıkışıp kalacağız.