Her ne kadar "yüzme havuzu" olarak adlandırılsa da, bu tesiste Yılmaz Hoca’nın anlatımı ile "İnsanlar suda yaşamayı öğrenecekler."
FINA kurallarına uygun bu havuzda Avrupa, Dünya ve başka her türlü uluslararası yarışmalar yapılabilecek.
BİR kez daha anladım; medyamız gördükleri ve duydukları yerine kendi bildiklerini, işine geldiği gibi yayınlıyor.
Çoğu medya organları, yaptırdığım yüzme havuzunu ve yapımını gerçeğinden farklı, eksik yansıtarak haber yapma yoluna gitmiş. Benim ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Ali Şahin’in konuşmasını burunlarıyla dinlemiş olacaklar ki, bugüne kadar ülkemizde bu niteliklere sahip bir havuzun yapılmadığını dahi anlayamamışlar.
Kalamış’ta mevcut, fiziki ömrünü tamamlamış, 25 metrelik havuz, yüzme denince akla gelen ve 27 kez şampiyon olmuş Galatasaray’a hiç yakışmıyordu. Havuz gereksinimini karşılayabilmek için önce Kalamış’ta bir proje başlatıldı. Havuzun temeli atıldı. Ancak ya ihale edenin ya da ihale edilenin beceriksizliği, belki de kötü niyeti ile iş yarım kaldı. O zamana kadar yapılanların üstü toprakla örtüldü.
Sırtta kambur görülür
Daha önce de yazmıştım... Yöneticiler, "popülaritesi ve vitrini" nedeniyle sadece futbol ile ilgili görevlere talip olur, amatör spor dalları ile ilgili görevler için isteksiz davranırlar. Başkanlar da amatör sporlara sıcak bakmaz, bunları "sırtında kambur" olarak görürler. Çok sıkışırlarsa da "Benim işim başımdan aşkın, gidin işinizi kendiniz halledin" derler.
Bu iş de üstüme yıkılmasın diye eski bir "mukavemet yüzücüsü" olduğumu, saklıyordum. Trabzonspor Müzesi’nde gördükleri bir fotoğrafımdan öğrenmişler. Galatasaray’a sayısız şampiyonluklar yaşatan hocamız Yılmaz Özüak, su sporlarına destek olmam için sürekli ısrar ediyordu.
2 sene bu işle uğraşıp durduk
Herhalde ben de yatkındım ki, iki seneden bu yana bu işle uğraşmaya başladım. (Benim bu yakınlığım, az kalsın Yılmaz Hoca’nın da işinden olmasına neden oluyordu. Neyse şimdilik herkesle diyaloğumuz iyi de, bu tehlike ortadan kalkmış gibi gözüküyor.)
Hocamızla birlikte havuz aramaya koyulduk. Sonunda Gençlik ve Spor İl Müdürü Sayın Tamer Taşpınar’la görüştük. Burhan Felek Spor Tesisi’nde kullanılmayan eski bir açık havuzun olduğunu, bundan faydalanabileceğimizi, söyledi.
Buradan yola çıkarak Gençlik ve Spor Genel Müdürü Sayın Mehmet Atalay’a başvurduk. Bize yakın ilgi gösterdi, yeniden yapmamız koşuluyla, havuzu uzun yıllar kiralayabileceğimizi ifade etti.
Kapıları herkese açık
TESİSLERİMİZ, kulüp ve renk ayırımı yapılmaksızın herkese açık. Sabah 06.00’da başlayacak hizmet, gece 24.00’e kadar kesintisiz devam edecek. Günlük 1.200 kişinin yararlanabileceği kapasiteye sahip. Etkinlikleri yüzme ile sınırlı değil, su topu, su balesi, mono palet ve su altı rugby gibi sporlar da yapılabilecek.
Belli saatlerde sporculara, belli saatlerde halka açık olacak. Fizyoterapiye ve özürlü çocuklara da hizmet sunacak. Yine Türkiye’de bir ilk olan, gerekli hijyen koşullarına sahip özel havuzundan 0-5 yaş arası çocuklar da yararlanabilecek. Her ne kadar "yüzme havuzu" olarak adlandırılsa da, bu tesiste Yılmaz Hoca’nın anlatımı ile "İnsanlar suda yaşamayı öğrenecekler." İşte medya, tamamen yeniden yapılan bir tesisi "havuz tadilatı" diye niteleyerek haber yaptı.
Medya, yapılan işleri küçültmek yerine, gereken değeri ve önemi vererek, kulüplerin ve devletimizin yetişemediği tesislerin yapımına diğer hayırseverleri de özendirmeye dönük haberlerle bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır.
SON TEKNOLOJİ ÜRÜNÜ
BaŞkanImIz havuz yapımını, 1-2 yükleniciye ihale etti. Bir yıl geçmesine karşın, sonuç alınamadı. Sözleşmenin iptali aşamasında görev bana verildi. Dokuz ay içerisinde eski havuzu tamamen yıkıp, birçok ekleri ile yeniden ve modern biçimde inşa ettik. İşin ilgi çekici yanı, eski havuza sadık kalarak gerçekleştirdiğimiz ilk yapım çalışması sonucunda, ölçülerin yanlış olduğunu fark ettik. Anladık ki, eski havuzun ölçüleri hatalıymış. Bir kez daha yıkıp, üstünü uzay çatı sistemi ile kapatıp, 50 yataklı kamp binası ve tribünü ile yeniden yaptık. Böylece, Türkiye’nin "yarı ve tam olimpik" (25X50 metre), Avrupa, Dünya vb. her türlü uluslararası yarışmalara ve FINA kurallarına uygun, son teknoloji ürünü elektronik donanıma sahip havuzu ortaya çıktı.
Açılışa kadar bir kez olsun inşaatı görmeyen başkanımıza ve yönetim kurulumuza da "açılış kurdelesini kesmekten" başka hiçbir zahmet yüklemedik.
Zengin kalpliler
Televİzyonlarda da devamlı reklamı yapılan bir halı firması sahibinden, tesis için birkaç parça halı istedik. "Sporcular halılarımızı kirletiyor, bu da imajımızı zedeliyor" diye isteğimizi reddetti. Okuyucularıma kir tuttuğu ve temizlenemediği anlaşılan bu markadan uzak durmalarını salık veriyorum.
Galatasaray’da kongre üyesi olan bir armatör dostumuzdan da 50.000 YTL parasal katkıda bulunmasını talep ettik. Cevaben "Erguncuğum, ben kulübe bir milyon dolar vermeyi düşünüyorum, böyle küçük paralarla uğraşamam" dedi.
Ralph Waldo Emerson ne güzel demiş, "Zengin bir kalp yoksa servet çirkin bir dilencidir."
NOT: İrticalen yaptığım konuşma sırasında isimlerini unuttuğum, su sporlarından sorumlu yöneticimiz Vedat İrdelp’in bizimle olan uyumlu çalışmalarından dolayı ve eski genel sekreterimiz Sinan Kalpakçıoğlu’na teşekkür ediyorum. Fenerbahçeli Ali Koç ve Mehmet Ali Aydınlar da renk ayırımı gözetmeksizin, tesisimize değerli ve gönülden katkılarda bulundular. Bu örnek ve seçkin davranışları için kendilerine şükranlarımı sunuyorum.
Nefesine güvenen 2
SPORU ve sağlığı ilgilendirdiği için son yıllarda çok konuşulup, pek de yazıya dökülmeyen uyarıcı ilaçlardan ve belli yaştaki kullanıcılardan bahsetmek istiyorum.
Benden önce Fatih Altaylı köşesinde yazdı. Ben de kendimi bu konuda yetkin görüyorum. Üstelik olay, onun değil benim yaş grubumla ilgili...
Bir eczacı dostum, malum ilaçların satışından söz ederek "Şimdiye kadar kendisi için alanı hiç görmedim, herkes bir arkadaşı (!) için aldığını söylüyor" demişti. Yani tam da "Kendim için bir şey istiyorsam namerdim" ifadesinde olduğu gibi.
Benim yaptığım istatistiklere göre, belli bir yaş gurubunun % 90’ı bu uyarıcı ilaçları kullanıyorlar ve gayet mutlular. Eczacı dostumun dediği gibi, bunlar arkadaşlarıiçin aldıkları bu ilaçları kullanıp, herkese yutturduğunu sanarak, icraatını tamamlıyorlar. Bu işi tek yutmayan, ya da yutmuş gibi davranan partnerleridir.
Doktorunuza danışarak, mutluluğunuzu devam ettirebilirsiniz. Bu konuda fetva da aldım. Ne günahı var, ne de kötü bir yanı... Hayırlı işler dilerim. "Nefesine güvenen borazancıbaşı..."
Cavcav’a açık mektup
SAYIN Cavcav... Vestel Manisaspor yenilgisi sonrası yaptığınız gereksiz ve hatta saldırgan çıkışınızdan, şimdiye kadar hakkınızda yazılan uyarıları hiç dikkate almadığınızı, bir kez daha anladım.
Yine söylüyorum. Başkanlar, şeref tirübünü yerine açık tirübünden maç seyretmek zorunda kalmamak için, sarf ettikleri sözleri çok iyi tartmalıdır.
Size tavsiyem, benim yanıma gelip bir müddet istirahat etmenizdir.
5-0’lık yenilginin faturasını kestiğiniz MHK’ye acımasızca saldırıp, başkanını yerden yere vuruyorsunuz. Ama MHK’nin önceki başkanı Ufuk Özerten’den çok memnundunuz. O zaman da rakipleriniz ağlayıp sızlıyordu.
Acaba, Sayın Cavcav’ın arzusunu nasıl gerçekleştirebiliriz diye düşündüm. İşin içinden çıkamadım. Zira, Ufuk Özerten eskisi gibi değil, şimdi resmen yönetim kurulunuzda...
Size uygun tek çözümün, Allah’tan sağlıklı ve uzun ömür dileyip, ileride yapılacak federasyon seçimlerinde Ufuk Özerten’i destekleyerek, onu MHK’nin yeniden başına getirmeniz, olacağı sonucuna ulaştım.
Gülme komşuna...
FENERBAHÇE kaybettiğinde bazı dostlarımı telefonla arar, onlara takılırım. Galatasaray yenilince de bana yüzlerce telefon gelir.
Sakaryaspor yenilgisinden sonra, aramızda daima tatlı bir rekabet olan Koç Holding’in eski başkan yardımcılarından "hasta Fenerbahçeli" Cengiz Solakoğlu’na "geçmiş olsun" diye telefon ettim. Hemen işi Galatasaray’a getirip bir anısını anlattı.
Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu bir sezon sonunda, yurt dışında bulunan 6 yaşındaki torununu arayıp, Fenerbahçe’nin şampiyonluğuna sevinip sevinmediğini, sormuş. Çocuk da "Dede sevinmedim, çünkü Galatasaraylıların üzülmesini istemiyorum, keşke berabere kalsalardı" demiş. Cengiz ağabey de sözü hemen, Galatasaray’ın bu sezon sürekli aldığı beraberliklere getirerek, Sakaryaspor yenilgisini örtmeye çalıştı.
Eee... "Balık baştan kokar" Fenerbahçe’nin yenilgilerinde, Galatasaray’ın şampiyonluğunda Aziz Başkan’ın mutlaka bir hadise çıkardığını anımsayıp, Cengiz Solakoğlu’nun bu kadar mızıkçılığını hoş karşılıyoruz.
Ancak bu hafta sonu Galatasaray gerçeği gördü ve Beşiktaş’ı yenerek, bu döngüyü kırdı. Benim de Fenerbahçe’ye, "Gülme komşuna, Sivas’ta gelir başına" demekten başka sözüm kalmadı.