Erdoğan tepkileri bile bile çekmiş

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’la adli yılın açılış resepsiyonunda bir süre sohbet ettik.

Yapacağı ABD gezisini, Lübnan’ı ve terörü konuştuk. Bu sohbet sırasında konuşulanları aktaracağım. Ama ondan önce çok daha önemli bir noktaya geçiyorum. Çünkü resepsiyonda yaptığımız sohbetin derinlerinden, satır aralarından, bazı önemli soru işaretleri çıkıyordu. Ve ertesi gün o soru işaretlerinin peşine düştüm. Başbakan’ın sözlerinden, üslubundan, yüz ifadelerinden hatta ses tonundan aldığım sinyalleri, soru işaretlerini takip ettim. En yakın çevresine, çalışma ofisine, kritik makamdaki bazı isimlere sordum. Ve nihayet o çok özel bilgiye ulaştım.

Şimdi olaya gelelim.

PKK STRATEJİSİ

Soru şu:

Başbakan’ın önünde PKK’nın sahneye koymaya çalıştığı "sinsi bir plan" ya da "bir senaryo" var. İşte hepimizin büyük bir dikkatle okumamız gereken o "sisi plan"ın detayları.

Bir süre önce gelen bilgilere göre PKK yeni bir strateji geliştiriyordu.

Bu stratejinin adı şuydu:

"Şehit yakınlarıyla ortak duygu illüzyonu sağlanması."

Yani:

"Bir şehit annesi ’Vatan sağ olsun demiyorum’ diyorsa bunu desteklemek. Bu sesleri artırmak. Savaş karşıtlığı adı altındaki bu tür çıkışları sistemli olarak yükseltmek. Barış anneleri savaş karşıtı olan şehit yakınlarıyla ’Ancak acılı anneler birbirlerini anlar’ yaklaşımıyla bir araya gelmeli. Böylece halkla güvenlik güçleri arasındaki moral bağ çökertilebilir. Evladını askere gönderen annenin kafasına bu endişeyi koymak. Sonra da en duygulu anı olan cenaze sırasında bu tepkileri yükseltmek. Böylece devletle, hükümetle, TSK ile vatandaşlar arasındaki ’vatanseverlik bağı’nı kopartmak. Oğullarımız boşuna ölüyor fikri yerleştirilmeli. Askere göndermeme ve savaş karşıtlığı duygusu körüklenmeli."

Başbakan’a ulaşan bu değerlendirme iki gün önce resmen doğrulandı. Önce PKK’nın sözde karargah komutanı bir açıklama yaparak şöyle dedi:

"Yaşamını yitiren asteğmen Zeki Burak Okay’ın ailesinin savaş karşısındaki duyarlılığı nedeniyle demokratik gelenekten gelen bu aileye başsağlığı diliyor, acılarını paylaşıyoruz."

Sonra ölen teröristlerin annelerinden ve yakınlarından oluşan "Barış anneleri"nin Okay Ailesi’nden randevu isteyeceği bilgisi ulaştı.

Ve son olarak Hatip Dicle’nin, Özgür Gündem Gazetesi’ndeki köşesinden cenaze törenlerindeki duygusal tepkileri toparlayan yazısı dosyaya kondu.

ORTAK ALBÜM!

Hatip Dicle yazısında şehit binbaşının annesinin "Vatan sağ olsun demeyeceğim" sözünü hatırlatıyor. Sonra cenazelerde ortaya atılan "Zenginlerin çocukları neden gitmiyor" sloganını vurguluyor. Ve şehit düşen askerler üzerinde bir araştırma yapılmasını öneriyor. Bu araştırmada hangi şehit yakını benzeri tepki verdiyse o şehidi PKK’nın "şehit!" albümüne almayı teklif ediyor. Yani PKK albümüne "vatan sağ olsun" demeyen, devleti eleştiren, savaş karşıtlığı yapan, şehit yakınlarına ait askerlerin resimlerinin konulmasını öneriyor.

İşte Başbakan’ın önündeki "o sinsi plan" değerlendirmesi bu. Çok yakınından aldığım bilgiye göre Başbakan, "Bu sinsi planı engellemek ve oyuna gelmemek için gerekirse tepki almayı göze alarak konuşacağım" diyor. Yani, "Vatan sağ olsun demeyeceğim" türünden ya da savaş karşıtı ifadelerle TSK’ya ya da hükümete eleştiri yağdıran seslere karşı sessiz kalmak yerine sert cevaplar vereceğini söylüyor.

Buna ek olarak bir de Sakarya’da yaşanan o "prova" var. PKK’nın bazı "tansiyonu yüksek illerde" Türk-Kürt kavgası çıkartmak için provokasyon hazırlığında olduğu, oraya tütün-pamuk işçisi gibi militan gönderdiği bilgisi de yine aynı makamlarda var.

Evet manzara bu. Önümüzdeki günlerde bu değerlendirmenin sonuçlarını daha net görebiliriz.

Gördüğünüz gibi çok sistemli bir mücadele var. Bu yüzden tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Umarım bir daha şehit cenazesi olmaz. İçimiz parçalanmaz. Olursa da "Vatan sağ olsun demiyorum" sesleriyle içimiz acımaz. Çünkü bu tür sesler, vatan için şehit düşeni bir daha vurur. Hem de tam sırtından.

Amaç PKK’nın bu hain planını kırmak

Öfkenin en yoğun olduğu şehit cenazelerinde devlete, TSK’ya, hükümete karşı üslup gelişmesini sağlamak.

"Vatan sağ olsun demiyorum" sözüne destek vermek. Yaygınlaştırmak.

Barış anneleri aracılığıyla, "Ancak biz birbirimizi anlarız" diyerek şehit analarıyla ilişkiye girmek. Ortak duygu illüzyonu sağlamak.

Torpilliler, bakanların, zenginlerin çocukları değil, garibanlar şehit oluyor fikrini yerleştirmek.

Vatandaşla devlet, ordu arasındaki moral bağ çökertilmeli. "Oğullarımız boşuna ölüyor" duygusu yerleştirilmeli.

Tansiyonu yüksek illerde Türk-Kürt çatışmasını körüklemek için organizasyonlar yapılmalı. Bunun için örgütün ailelerinin görevlendirilmesi.

Bush’a, ’Bir şeyler yaptınız ama bunlar yetmiyor’ diyecek

RESEPSİYONDAKİ sohbetin bir başka konusu ise Başbakan’ın önümüzdeki ayın başında yapacağı ABD gezisi idi.

Yine satır aralarındaki sinyalleri, ipuçlarını yakın çevresinde araştırınca Başbakan’ın Bush’a vereceği mesajlara ulaştım.

İlk konu, PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki faaliyetleri. Başbakan’ın çantasında ikili ilişkiler dışında üç önemli dosya var.

Beyaz Saray’da sırasıyla şu üç konuda mesaj verecek:

TERÖR:

Son telefon konuşmamızda gerekeni yapacağınızı söylediniz. Bazı olumlu gelişmeler oldu. PKK büroları kapatıldı. Sert açıklamalar oldu. Ancak bu bize göre yeterli değil. Hálá oradan sızmalar oluyor ve saldırılar yapılıyor. İşbirliğinin daha kesin ve güvenilir olması şart. Bunun daha kökten ve kesin olarak çözülmesi gerekiyor.

ORTADOĞU:

İkinci konu Ortadoğu, Lübnan, İsrail-Filistin.

Bu sorun mutlak suretle barışçı yollarla çözülmeli. Lübnan’ın da diğer krizlerin de bize göre tek nedeni Filistin-İsrail gerili-midir. Bunun barışçı yollarla mutlaka çözülmesi gerekiyor. Birbirini tanıyan iki devletle bu çözüm sağlanmalı. Bize düşen ne varsa yapmaya hazırız.

İRAN:


Üçüncü konu İran:

İran’la ilgili nükleer bomba krizinde biz yine diyalogla çözüm öneriyoruz. Bu konuda da üzerimize düşeni yapmaya hazırız.

Başbakanlık... Çok gizli

ÇARŞAMBA saat 14.00.Çok özel bir konuk otopark tarafından gizlice Başbakanlığa alınıyor. Koridorlardan sessizce geçiyor ve Başbakan Erdoğan’ın odasına giriyor.

Bu çok özel konuk emekli Orgeneral Edip Başer. Yani PKK ile mücadele için Türk tarafının koordinatör adayı...

Herkes Cumhurbaşkanı kararnamesini onayladı diye yazarken ben niye hálá "aday" diyorum. Çünkü henüz resmi bir yazışma yok.

Edip Paşa Başbakan Erdoğan’la tam 45 dakika görüşüyor. Karşılıklı fikir birliği olup olmadığı konusunda nabız yoklanıyor. Görevin niteliği konuşuluyor.

Edip Paşa’nın koordinatörlüğü için gerekli görev tarifi kaba hatlarıyla çiziliyor. Paşa elinden geleni yapacağını, ancak görev ve yetkinin önemli olduğunu hatırlatıyor.

İşte bu nedenle yetki konusu önem kazanıyor.

Bu konu hálá görüşülüyor. Bu yüzden de henüz Edip Başer’in koordinatörlüğü için resmi süreç başlamış değil. Yani Köşk’e gönderilmiş bir evrak yok.

Dahası Köşk’e gönderme konusu bile net değil. Böyle bir tayin için Cumhurbaşkanı’nın onayına gerek var mı?

Üstelik henüz Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’na bağlı olup olmayacağı da belli değil.

Büyükelçi mi olacak, müşavir mi? Yoksa her ikisi birden mi?

Bir de şu var. Cumhurbaşkanı bu koordinatör uygulamasına karşı olabilir. İmzalamazsa ne olacak?

Daha bu sorulara cevap bulunamadı.
Yazarın Tüm Yazıları