Doktorunuz bu duruma ne diyor?

Geçtiğimiz haftadan beri e-posta adresime iki video klip yağıyor... Biri, manşetlerden inmeyen Türkiye’nin en ünlü anchorman’lerinden birine ait o malum cinsel birleşme görüntüleri...

İkincisi de Ajdar’ın (Anık) Çikita Muz adlı "eser"inin klibi...

Şimdi, bir gazetecinin bunu itiraf etmesi belki ayıptır ama klip televizyonda yayınlanıyor mu, yayınlanmıyor da sadece sanal álemde mi dolanıyor, bilmiyorum. Araştırmadım. Kimseye de sormadım.

Sadece şunu söyleyebilirim, televizyonda yayınlanıyorsa bile ben henüz rastlamadım. Ömrü billah bir kez daha rastlamamak adına da duacıyım.

Hayatımıza ilk kez, ilk popstar yarışmasının ön elemelerinde elenmesi üzerine koyduğu posta ile giren Ajdar’ın klibi, söz konusu kliplerin ilkinden daha müstehcen fakat; bakın onu biliyorum.

SİPARİŞLİ YAZI

Klibi yollayan arkadaşların hemen hepsi, bu haftanın Kliptoman’ı için siparişte bulundu. Başlardaki hissiyatım, "Çok kolay lokma, o kadar kolay lokma ki fazla kolay lokma; bununla dalga geçmek adamın boyunu uzatmaz, bilákis kısaltır" şeklindeydi.

E-posta trafiği, e-postaların üzerine açılan telefonlarla çevrilen geyik, gırla gitti.

Bir izledim güldüm, iki izledim acıdım, neden sonra bünyeyi yoklayayım ki ne göreyim: İzledikçe enikonu sinirlenmeye, basbayağı öfke duymaya başladım.

Nasıl ki artık Ahu Tuğba’nın Meriç Bey’ine soy sop saydırmadan bakamıyorsam (Ki ona en baştan beri gülmüyorum. Mevzua kafadan, acıma fazından girdim, o diyarlarda çok duramadan da çıktım; şimdilerde es kaza denk gelirsem, saniyesinde zaplayıp, o saniyenin 45 salisesinde de galiz bir üslupla söylenmeye başladım.)

Hatırlayacaksınız, popstar yarışmasının jürileri kendisini ağır aşağıladığında, Ajdar, o kıymeti kendinden menkul, hani neredeyse patolojik özgüveniyle nasıl horozlanmıştı. Sonrasında "acayip bir tür" olarak davet edildiği televizyon programlarında millet suratına suratına güldüğünde ne demişti: "Ben zaten popstarım. Doğuştan popstarım. Aptal değilim ben; makine mühendisiyim."

Ah be güzelim...

FARKA DİKKAT!

Zaman içinde Ajdar, resmen şaklaban olarak çıkarıldığı reyting rekortmeni programların sunucularının makara amaçlı dolduruşlarıyla iyiden iyiye gaza geldi.

Meselá, Ramazan Bayramı’nda götürdüğü nane şekerlerinden aldığı ilhamla bestelediği, ambulans sirenini andıran nakarattan ibaret Nane Şekeri adlı şarkısını ilk kez Beyaz Show’da, fazla süratli giden orkestraya "Böyle olmuyor ama"layarak filan söyledi: "Nane nane nane şekeri / Bu ne bahane / Şahaneyim şahane / Bundan sanane..."

Şarkının huzura gelmesinden önce programda dönen muhabbet şu minvaldeydi:

Beyaz: Peki bundan sonra ne yapacaksın? Türkiye’de seni neler bekliyor? Daha doğrusu, Türkiye’yi neler bekliyor?

Ajdar: Asıl önemli olan burada ben bir kişi olduğum için beni neler bekliyor; ben artık bunun düşüncesindeyim. Çünkü sokaktaki her vatandaş beni tanıyor; imza almaya bile başladılar.

Beyaz: Eyvaah; Ajdar’a bak ya...

Ajdar: Ama bir gerçeği söylemek istiyorum. Bugüne kadar Türkiye’de kaset çıkaran, iki-üç tane kaset yapan kişi tanınmıyor; benim hiçbir eserim yok ama herkes tarafından tanınıyorum. Bu farka dikkat çekmek isterim.

Marifet sanki... Biz zaten farkı fark ediyorduk ya, bunlar Ajdar Bey’i kesmedi.

Her Allah’ın günü, Taksim’deki halka açık kameranın önünde bitip tükenmeyen bir azimle hokkabazlık yapıp beton deldi. Sonunda o kameradaki görüntüleri malzeme eden Sıra Sende adlı programın sunucusu Murat Başoğlu pes edip kendisini stüdyoya davet etti ve pasta kesti.

Hadi milletin 15 dakikasına bile yetki vermediği şöhretini sündür sündür yarım saate çıkarmışsın. Artık bir sus bari... Yok...

TAŞ YERİNDE AĞIRDIR

Ajdar, yeni hitini piyasaya sürmekte gecikmedi: Alırım Senden Tüm Yetkimi...

Meselesi vardı aptal olmayıp makine mühendisi olan abimizin. Eksik olmasın, Aktüel dergisi aracılığıyla bizlerle paylaştı. Şarkı, kırık bir aşk hikáyesi üzerineydi:

"Birbirimizi çok sevmiştik ama insanlar aramızdaki aşkı kıskandı. O da bendeki üstün yetenekleri görünce kıskanmaya başladı. Kendisine daha fazla önem vermem gerektiğini düşündü. Halbuki ondaki o zevkin, o aşkın tek iksiri bendim. Ben onun yanında olduğum için olduğu yere erişebildi. Bu ilahi aşkı çekersem, havada kalan taş gibi doğrudan yere düşecektir. Tahmin ettiğim şey oldu. Şu anda yerde. Onunla asla konuşmayacağım. O da halk gibi beni televizyonlarda izleyebilecek. Ondan tüm yetkimi aldım."

Düşünün ki bu geyik ta Aralık 2003’te dönüyor.

Sene 2006, Ağustos’un ortası ve elektronik posta adresime her gün bilmem kaç Ajdar klibi düşüyor.

Ajdar, bu kez sonunda Ümit Güneş isimli bir yönetmenin imzasının belirdiği deli saçması bir şarkı ve kliple algının kapılarını zorluyor.

Şarkımızın adı Çikita Muz...

İŞTE MÜTHİŞ KLİP

Ajdar, elinde muzlarla, turp demetleriyle, iki mankenin arasında, bir teknenin üzerinde, dünyanın en acayip figürlerini attırıyor. Soyduğu muzun bir ucu mankenin ağzında olduğu hálde, diğer ucunu dişliyor. Ve o uğraşsanız beceremeyeceğiniz detone tonda, gaz çıkarıp ipe dizmişçesine bir ahenk içeren sözleri terennüm ediyor:

"Şurup gibiyim şurup/ Turp gibiyim turp/ Ben ateş sen barut/ Öptüm seni şap şup/ Şaaap şup/ Ha şaaap ha şuuup/ Şaka değil, işte şurup/ Krizlere girme beni unutup/ Grup olalım grup/ Ben hudut sen haydut/ Gizli gizli gelme/ Her derde deva/ Şifaaasın şifa/ Çok çektim cefa/ Vitamini havuz/ Ben külle sen tuz/ Aaaah muz gibiyim muz/ Oooh muz gibiyim muz/ Çikita muuuz/ Çikta çikta çikçikçikçik çikita/ Çikita muuuz"

Ajdar Bey; benim midem artık bir toplumun bir takım mitomanların karşısına geçip onlara "Büyük aşk kahramanları, müthiş popstar, dünyanın en güzel kadını" gazları verip, izlediği şaklabanlıklardan kendine iğdiş keyfi çıkarmasını ve esasında kendini gerzek yerine koymasını pek kaldırmıyor.

Hani tabii ki siz bilirsiniz de, gayet iyi bildiğinizden de eminim de, bir yandan siz de hayatla dalganızı geçiyor olabilirsiniz de... Hani yine de tekrar etmeden duramayacağım; millet sizle dalga geçiyor.

Adım gibi eminim ki, o çok aşık olup da -varsa tabii öyle biri- TV’den nispet yaptığınızı sandığınız kişi de bu insanlara dahildir.

Allah aşkına 2009’da da görüşüyor olmayalım. Naçizane önerimdir. Susmak da bir fikirdir.
Yazarın Tüm Yazıları