Paylaş
Kürt sorununda son derece tehlikeli gelişmeler yaşanıyor. Bundan dolayı, günlük heyecanlar ve tepkilerin dışına çıkıp, bir an durup soğukkanlı düşünce egzersizine ihtiyacımız var.
Bazı saptamalarla başlayalım.
Hükümet DTP’ye bir yandan davalarla (56 Belediye Başkanına açılan dava son örnek) bir yandan demeçlerle bastırıyor. PKK ile ilişkilerini kesmesini, PKK’nın terör örgütü olduğunu açıklamasını istiyor. Hedef, DTP ile PKK’yı birbirinden ayırmak ve yanlızlaşacak olan PKK’ya karşı mücadelesini daha etkili yapabilmek. Bu şekilde de DTP’yi disiplin altına almak.
Acaba bu taktik yaklaşım istenen sonucu verir mi?
Bana zor görünüyor. Zira, herşeyin başında DTP’nin PKK’sız ayakta kalabilecek gücü yok. Hatta o kadar ki, PKK’nın işaret etmediği adayları dahi seçemiyor. DTP veya HADEP veya DEP adlarına ne derseniz deyin, Kürt sorununun siyasi kanadını oluşturanlar, PKK’nın etkisi, baskısı altında siyaset yapabiliyorlar.
PKK, uzun yıllarkimi zaman korkutarak, kimi zaman insanları ikna ederek, Kürt kökenli sivil kesim de böylesine etkili bir konuma girdi. Siyaset yapanlar kendi aralarında bölündüler, fikir ayrılıklarına düştüler. Sonuçta da bir güçlü siyasi parti veya mekanizma oluşturamadılar. PKK’nın kontrolünden çıkamadılar. Bundan sonra çıkabilmeleri de son derece güç görünüyor. Nedeni de basit: PKK Kürt sorununda kendinden başka bir temsilcinin veya muhatabın doğmasını kesinlikle istemiyor. Kürt siyasetiyapanlara sivil kadrolara da hiç güvenmiyor.
Peki, bu durumda Ankara ne yapmalı? DTP’yi PKK’nın kucağında mı bırakmalı?
Hayır, ancak bilelim ki, DTP’ye baskı dolaylı şekilde PKK’nın işine yarıyor.
DTP, iki cami arasında bir namaz durumdaki bir parti konumda.
Bizler, DTP’yi PKK’nın bir siyasi organı gibi görüp hırpalıyor ve hayat hakkı tanımıyoruz. PKK’lılara soracak olursanız, onlar da şikayetçiler. Yeterince örgüte destek vermediklerinden, yeterince sert konuşmadıklarından dolayı DTP’yi eleştiriyorlar. Kendi yayın organlarında yerden yere vurup eleştiriyorlar.
Bir örnek vereyim.
En güç konumdaki isimlerden biri Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir’dir.
Bir yanda Devlet var. Söyledikleri sürekli izleniyor ve görevden alınma tehlikesi ile karşı karşıya. Öte yanda PKK var. Örgüt ise, daha cesur adımlar atmasını istiyor. Bir diğer yanında parti içi dengeler ve bir de son gösterilerde ortaya çıkan sert ve tepkili gençler…
Anlayacağınız, işler dışardan görüldüğü kadar siyah-beyaz değil.
Bu saptamalardan sonra, şimdi temel soruyu sormak istiyorum:
Acaba DTP’ yi köşeye sıkıştırıp, gerçekleştiremeyeceği koşullar öne sürerek, bu partiyi daha da fazla PKK’nın kucağına itmiyor muyuz?
DTP’yi omuzlarımızda taşıyalım, demiyorum.
DTP’nin kendisini PKK’dan koparması şart. Benim sorum “Acaba kullandığımız yöntem doğru mu ?
Unutmamamız gerekir ki, DTP ile PKK’yı tek cephe haline soktuğumuz oranda, işler çok daha zorlaşacak ve sorunun çözümünü güçleşecektir.
* * *
PKK İLE BÖYLE MÜCADELE PEK SONUÇ VERMEZ…
Yeni bir Terörle Mücadele Yasası (TMY) hazırlandı.
İçeriğini tartışmak istemiyorum. Mutlaka güvenlik güçlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yapılmıştır. Ancak, önemli gördüğüm bazı noktaları sizlerle paylaşma arzusundayım.
Devlet katında, sanki bu yasa çıktıktan sonra PKK ile mücadele çok kolaylaşacak ve sorunun çözümü yolunda hızla sonuç alınabilecekmiş gibi bir hava var.
Evet, PKK yenildi ancak sadece eski yasa sayesinde olmadı. Güvenlik güçlerinin hayatları pahasına verdikleri savaşın yanı sıra, Uluslararası konjonktürün lehimize dönmesi, Öcalan’ın yakalanması ve örgütün ateşkes ilan etmesi,7 yıllık bir rahatlama getirdi.
TMY bir oranda güvenlik güçlerinin çalışmasına yardımcı olacaktır, ancak sorunun çözümü için yeterli sayılamaz. Belki de tam aksine, uygulamada yanlışlıklar yapıldığı taktirde, PKK’ya yeni bir ivme dahi kazandırabilir. Zira unutmayalım ki, PKK savaşın hızlanmasını, bölge halkı ile güvenlik güçlerimizin kapışmasını istiyor. Ne kadar çok çatışma çıkarsa, ekmeğine o kadar fazla yağ sürüleceğini hesaplıyor.
ANAVATAN lideri Erkan Mumcu‘nun bu açıdan çok önemli uyarıları oldu. O da uygulamaya dikkat çekiyor ve bir örnek veriyor “Bölücü hareket, diyelim ki
Mumcu, halkın güvenlik güçleriyle sürekli karşı karşıya kalmasının tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor.
Çok haklı.
İşte bu aşamada, TMY’nin çıkarılmasından çok, uygulamanın önemi gündeme geliyor. PKK’nın bir süredir başlattığı toplumsal itaatsizlik eylemleri sonucu, binlerce kişinin bayrak sallama veya Öcalan’ın resimlerini taşıma suçuyla hapse atılması, başımıza daha büyük sorunlar açmaz mı?
Bir yandan PKK, bu durumdan yararlanacak, öte yandan da AB’den baskılar artacaktır. Gösteri yapma ile terör arasına biz çizgi koymuyoruz. O zaman işin içinden nasıl çıkacağız ?
Bundan dolayı yasanın uygulanması önem kazanıyor.
Peki ne yapmalı ?
Sadece güvenlik önlemleriyle bir yere varamayız. Aksine PKK’nın istediği ortamı yaratırız. Mumcu’nun dediği gibi, bizce de “Devlet kurumlarının PKK ile mücadelenin nasıl etkili yapılacağı konusunu hala kavrayamadıkları anlaşılıyor.”
Yasa ile birlikte başka önlemler de alınmazsa, eski kısır döngünün içine düşmemiz işten bile değildir.
Paylaş