Paylaş
İyi haberle kimse ilgilenmez. Kötü haber merak yaratır. Avrupa Birliği Konseyi haftalardır bir çözüm arıyordu, sonunda da buldu.
Fransa’nın liderliğinde malum bir grup ülke yakında açılacak olan “Eğitim-Kültür” müzakerelerine bir siyasi kriterin eklenmesini istedi. Açıkça belli olmuyordu, ancak bizim gibi kuşkucuları rahatsız etti. Çok dolaylı şekilde, ilerde Kürtçenin milli eğitiminbir parçası olmasını, koşul haline getirebilecek bir adımdı. Hatırlayacaksınız, hepimiz ayaklandık. “AB’den KÜRTÇE BASKISI” diye manşetler atıldı. Yorumlar yapıldı.
Çarşamba günü, AB’ye üye ülkeler daimi delegeleri, İngiltere’nin liderliğindekibir diğer grup ülkeninitirazlarını kabul ettiler ve Fransa tutumunu değiştirdi. Madde daha da sınırlandırıldı. Bizim kadar kuşkucu insanları bile rahatsız etmeyecek bir şekle sokuldu.
AB karşıtları memnun olmayacaklar, ancak ilk müzakerelere birkaç hafta içinde başlanıyor.
* * *
ARINÇ’I NE YAPALIM?
Birilerini çarmıha germeye ve kırbaçlamaya çok meraklıyız. Bülent Arınç’ın çıkışı yine tüylerimizi diken diken etti.
Acaba, Erdoğan’ı kenara itip Cumhurbaşkanı olmak için özel bir çaba mı sarfediyor? Yoksa, Türkiye’yi bir din devletine dönüştürmenin planlarını mı uygulamaya koydu? Veya AK Parti’nin gizli gündemini mi ortaya çıkardı?
Eminim, sizlerin kafasında daha nice sorular vardır. Kimbilir hangi komplo teorilerini düşünüyorsunuzdur.
Peki ne yapalım?
İki seçeneğimiz var.
Biri, Arınç’ı cezalandırmak ve gömmek(!)
Diğeri ise, Arınç’ın söylediklerini tartışmak.
Neden, laikliğin yeniden tanımlanmasını istiyor?
Nasıl bir laiklik istiyor?
Bunu seçime yönelik bir yatırım amacıyla mı, yoksauzun vadeli bir strateji olarak mı ortaya attı?
Kusura bakmayın, bizler sadece adam dövme merakındayız. Kendimizden de çok eminiz. Sonra, bir gün öyle bir yol kazasına uğruyor ve öyle bir dayak yiyiyoruz ki, kendimize geldiğimizde iş işten geçmişoluyor.(!)
* * *
ARTIK BİR KARAR VERELİM VE TUTARLI OLALIM
Sadece medya olarak değil, toplum olarak bir karar vermemiz gerekiyor. Ne istediğimizi saptayalım ve tutarlı olalım.
Örnek vermek istiyorum:
Yıllardan beri ağlıyoruz. Sosyal Güvenlikuygulamasının, ülke bütçesinde büyük bir kara delik açtığını ve kapatılamadığı taktirde, bu deliğin daha da büyüyeceğini yazıyor ve söylüyoruz. Çeşitli iktidarların, emekli yaşını küçülterek bu vatana ihanetettiklerini iddia ediyoruz. Emekli olup başka işe girenlerden, çifte maaş alanlardan, kişi ölmesine rağmen hala para çeken ailelerden şikayet ediyoruz.
Şimdi AK Parti bir hamlede -hemde kimselerin cesaret edemediği şekilde- Sosyal Sigortada orta boybir reform yaptı. Yeni yasa çıkarttı. 41 yıl sonrasının ince ayarını bugünden gerçekleştirdi.
Haydii, hep beraber ayaklandık.
Eskiden şikayet edenlerimiz, bu defa “Geleceğimiz ipotek altına alınıyor... Torunlarımızın rıskı yeniyor” diye ayaklandı.
İnsaf... Hadi muhalefeti bir oranda anlayabiliyorum da, medya’daki kalemşörlere ne oluyor? Daha yasanın içeriğini görmeden bir fırtınadır koparılıyor. Kimse, dün söylenenleri hatırlamıyor.
Aynı durumu, yeni Terörle Mücadele Yasasında görüyoruz.
Daha düne kadar “AB yüzünden, güvenlik güçlerimizin eli kolu bağlandı. PKK terörü ile mücadele edilemez noktaya geldik” edebiyatı yapanlar, bugün “Aman Allah, tekrar eski günlere dönüyoruz. Baskı dönemi geri geliyor” diyorlar.
İnanılır gibi değil.
Ancak dikkat ederseniz, bu yaklaşım sadece AK Parti iktidarıyla ilgili değil. Oldum olası, kim iktidar olursa olsun bu tutarsızlığı görüyoruz. Sırf bir iktidara karşı çıkma zevki, bazı kesimlerin alkışını alma merakıyla, herşeye itiraz ediyoruz.
Medya artık bir karar vermek zorunda. Muhalefet partisi rolü mü oynayacağız, yoksa iktidarlarla ilişkililerde tutarlılık ilkesini mi benimseyeceğiz?
Komik duruma düşüyoruz.
Kamuoyundaki -zaten azalan- güvenimizi de giderek daha fazla kaybediyoruz.
Paylaş