Irak Kürtlerine akraba mesajı

DÜN Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü aradım.

Arabayla Bulgaristan’a gidiyordu.

Kulağı daha iki üç ay uçağa binmesine izin vermeyecekmiş.

Kafamda çok önemli bir soru vardı.

Önceki gün ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’la birlikte yaptıkları basın toplantısında söylediği birkaç cümle bende şu izlenimi yarattı:

Türk Ordusu, Irak sınırını geçti.

* * *

Telefonda bu soruyu sordum.

Cevabını kelimesi kelimesine aynen aktarıyorum:

"Orada daha önceki senelerde ne yapıyorduysak aynısı yapıyoruz."

Öyleyse Barzani niye Türkiye’ye tehdit savuruyor?

"Barzani benim muhatap olduğum kişi değil" deyip aynı diplomatik ifadeyle devam ediyor:

"Irak kendi güvenlik güçlerini kurup orada gerekli tedbirleri alıncaya kadar biz kendi güvenlik tedbirlerimizi sürdüreceğiz."

Arkasından bence çok önemli bazı mesajlar geliyor:

"Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Irak’ın kuzeyindeki insanlar bizim akrabalarımız. Onlara şunu söylemek isterim: Yarın başları sıkışınca yine bize bakacaklar."

* * *

Ben bu sözleri şöyle okuyorum.

Türkiye, sınırın öteki tarafında kendi güvenlik tedbirlerini almaya başladı.

Ama asıl önemli mesaj şu:

Kuzey Irak Kürtleri artık o bölgede kalıcı bir düzenin kurulduğuna inanıyor.

Eğer Irak bütünlüğünü koruyabilir ve Kürtler, Irak’ın Arap kesimiyle anlaşmaya varabilirse ne álá.

Ama ABD kalıcı bir çözüm olmadan oradan çekilirse, Kürtleri çok iyi bir geleceğin beklediğini söylemek zor.

Çünkü bu bölgede kendilerine çok düşman yarattılar.

Dolayısıyla ABD gerekli önlemleri almadan, en önemlisi de Türkiye’nin desteğini kazanmadan buradan çekilirse, Kuzey Irak Kürtleri, tarihteki ötekilerine benzer büyük bir felaketle karşı karşıya kalabilirler.

Böyle bir durumda sığınabilecekleri tek yer, yine Türkiye olacaktır.

Dışişleri Bakanı Gül, işte bu nedenle diyor ki, "Türkiye’yi kendinize düşman haline getirmeyin".

Umarım bu mesaj yerine ulaşır.

* * *

Tabii Türkiye’nin işi de kolay değil.

Bundan bir süre önce bir Avrupalı Bakan, Gül’e, Türk Dışişleri Bakanlığı’nın rutin gündeminde ne gibi konular vardır diye sormuş.

Gül başlamış saymaya:

"İran, Irak, Suriye, Yunanistan, Balkanlar, Kafkasya, Afganistan, Bosna, Makedonya..."

Avrupalı Bakan, "My God (Aman Tanrım), bu ABD’ninki kadar yüklü bir gündem" demiş.

Yani bir "süper güç" gündemi.

Gerçekten de öyle.

Gül, önceki günkü görüşme sırasında bunu ABD Dışişleri Bakanı’na da anlatmış.

Bir de şunu söylemiş:

"Bu kadar çok sorunu aynı anda göğüslemek, bir süper güç için bile imkánsızdır. O nedenle bu sorunları tek tek çözmeye çalışın."

Kastettiği ilk sorun ise Filistin’di.

* * *

Bu yüklü gündem, ABD ile Türkiye’yi sağlam ve yakın bir işbirliğine zorluyor.

İki ülke de geçmişte birbirlerine "stratejik ortak" gözüyle baktı.

Ama "stratejik ortaklığın" ne olduğunu açık biçimde ortaya koymadı.

Irak savaşı ve onu izleyen yıllar, bu kavramın içinin çok açık ve net biçimde doldurulması gerektiğini ortaya koydu.

* * *

Tam telefonu kapatırken bir soru daha sordum:

"Leyla Zana’nın Barzani ile görüşmeye gitmesi hakkında bilginiz var mıydı?"

Cevabı şu oldu:

"Benim yoktu; ama bilmesi gereken herkes biliyordu..."
Yazarın Tüm Yazıları