BAŞBAKAN’a bir borcum var.Bir özür borcu değil.Çünkü özür dilenecek bir şey yapmadım.
Bir "hakkını teslim etme" borcu var.
Bugün onu yerine getireceğim.
* * *
Geçen yıl İstanbul’da "Gökkafes" diye isim takılan binayla ilgili ilginç bir gelişme olmuştu.
Bu binada bulunan Ritz CarltonOteli’nin büyük salonlarından birinde bir tören yapılacaktı.
Törene Başbakan Tayyip Erdoğan da davetliydi.
Ancak Erdoğan, törenin Gökkafes denilen bu binada yapılacağını öğrenince, son dakikada buraya gitmekten vazgeçmişti.
Kendisi bir şey söylemese de, çevresi, "bu bina hakkında yıkım kararı olduğu için" Başbakan’ın gitmekten vazgeçtiğini anlatmıştı.
* * *
O gün Başbakan’a şu soruyu sormuştum:
"Gökkafes’e gitmiyorsunuz; ama eşinizle birlikte kaçak gecekonduları ziyaret edip siyasi yatırım yapmaktan kaçınmıyorsunuz.Gökkafes’e gitmiyorsanız, gecekondulara da gitmeyin."
Ortadaki tablo şuydu:
Varlıklı insanların yaptığı kaçak inşaatı yık; ama gecekondularda yüz binlerce kaçak inşaata dokunma.
Varlıklı insanlar üzerinden "ne kadar dürüst ve cesur olduğunu" kanıtla, sonra gecekondudaki kaçak inşaata göz yumarak buradan oy topla.
Türk siyasetinin son 30 yıldaki en büyük ikiyüzlülüğü buydu.
* * *
Başbakan Erdoğan geçen cumartesi günü, Türk siyasetinde az rastlanan bir cesaret, aynı zamanda dürüstlükle, kaçak gecekonducunun karşısına dikildi.
Hem de öyle lafını hiç evirip çevirmeden, bahane, kılıf aramadan mümkün olan en direkt şekliyle söyledi:
"Bunun neresi zavallılık..."
Bir siyasetçi, hem de Kasımpaşa’dan çıkmış bir siyasetçi, İstanbul’un canına okuyan bir rezalete ilk defa bu kadar açık bir dille "Dur" diyordu.
Böylece Gökkafes’te atılan adım tamamlanıyor, "çifte standart" ortadan kaldırılıyor.
Ben de lafımı evirip çevirmeden, eğip bükmeden Başbakan’a hissiyatımı aktarıyorum:
"Şehirli bir vatandaş olarak size teşekkür ediyorum."
* * *
Geçen hafta Ankara Esenboğa Havaalanı’na inerken aşağıda gördüğüm bir manzara dikkatimi çekti.
Aşağıda bir harabe vardı. Birçok gecekondu mahallesi yıkılmıştı.
İlk defa bu kadar geniş çaplı bir gecekondu yıkımına tanık oluyordum.
Melih Gökçek gerçekten büyük bir işi başarmış.
O insanlara yer göstererek bu çirkinliği bitirmiş.
Melih Gökçek’e de teşekkür ediyorum.
Ankara’yı modern bir şehir haline getirme yolunda yaptıklarına, çok önemli birini daha ekledi.
Aynı şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da ilkeli duruyor.
* * *
Şimdi sıra bizlerde.
Yani gazetecilerde, televizyoncularda.
Kanunsuz, kaçak gecekonduların yıkımına karşı çıkanları "şanlı halk direnişçileri" gibi gösteren medyada.
Hepimiz bilelim ki, 1960’lardan beri bu ülkeye çok büyük kötülük yaptık.
Bunların en başında, gecekonduları, "halkın konut sorununa bulduğu çözüm" gibi gösterip fetva veren, destekleyen o eski tüfek sosyologlar, şehir bilimcileri, buraları oy deposu olarak gören siyasetçiler, kaçak inşaat yapanları "şanlı direnişçiler" haline getiren medya, hepimiz bu kolektif felaketin suç ortaklarıyız.
* * *
Şimdi büyük şehirleri, bu kanunsuzluktan, çirkinlikten, hoyratlıktan ve haksızlıktan geri alma harekátı başlıyor.
Eğer medeni bir ülkenin medeni insanları olmak istiyorsak, hepimiz bu mücadeleye destek vermeliyiz.