Üniversiteli...

ÜNİVERSİTELİLERDEN ses-seda çıkmıyor.

Üniversiteler toplumların güneş giren pencereleridir.

Türkiye bir yandan bölücü, öte yandan yıkıcı iki büyük tehdidin altında ezilirken..... Hadi diyelim ki bu paragraf "siyasi" oldu, "üniversiteler siyasetten uzak durmalı" diyordu Anayasa’yı yapan paşam.

Tamam...


Peki, sağlıktan ulaşıma... Sokak güvenliğinden dışa bağımlılığa... Sokak çocuklarından aşırı nüfus artışına... Çirkin yapılaşmadan doğa-çevre yağmasına... Hukuksuzluktan açlığa kadar... Kısacası, sosyal-ekonomik binbir derdin altında Türkiye yok olurken üniversiteli niye ses vermez?..

Üniversiteliyi ilgilendiren bir tek sosyal, ya da ekonomik sorun yok mudur?..

Hiçbir şeye de canı sıkılmaz mı üniversitelinin?..

*

Şimdilik mutludur.

Araba tamponlarını biliyor, jant kapaklarını tanıyor... Okan Bayülgen’e bayılıyor... Polat Alemdar’ı konuşuyor...

Memlekette olup bitene ilgisizce bakıyor.

Umursamıyor, gülüp geçiyor. Bu ülkenin "gençliği" olduğunun farkında değil. Üniversitelerin güneş giren pencere olduğunu da önemsemiyor.

Bu ülkede yok sanki...

Yıkılmakta olan bu çatının altında bir milletin kalacağını hiç de dert etmiyor.

*

Ama yarın diplomasını aldığında üniversiteli, önce bu harabede kimsenin onu beklemediğini anlayacak.

Kapılar kapalıdır.

İş-miş yok...

Elindeki diplomaya kızacak.

Ve her akşam evdekilerin hem üzülen hem acıyan bakışları altında, sofradan erken kalkacak.

Lokma yerine ağıt düğümlenecek boğazına.

Ben bilirim onu; kimse duymasın diye geceleri yastığının altına sokacak başını....

Ağlayacak.

*

Kendi yaşamını o yıkıntıdan kurtaramayacağını düşünemiyor bile üniversiteli.

Öyle sessiz...

Öyle ilgisiz..

Öyle yok...
Yazarın Tüm Yazıları